KEDİSEL

SORU & CEVAP

KEDİ DAVRANIŞLARIYLA İLGİLİ KONULAR

VETERİNERLER KEDİ DAVRANIŞLARINDAN ANLAR MI?

Veterinerler özel olarak kendilerini yetiştirmedilerse kedi davranışlarından bilimsel düzeyde anlamazlar çünkü veterinerlik fakültelerinin standart müfredatlarında bu kapsamda dersler yoktur. (Davranış bilimiyle kesişim kümeleri olsa da veterinerlik başka bir bilgi alanıdır.) Oldukça kapsamlı olan ilgili eğitimleri veterinerler de veteriner olmayanlar da alabilir. Avrupa ve Amerikada CCBC ("Certified Cat Behaviour Consultant"), CCAB ("Certificated Clinical Animal Behaviourist"), CAAB ("Certified Applied Animal Behaviorist") gibi lisansları olan kişiler, davranışla ilgili sorunlar yaşayan pet sahiplerine genelde veterinerlerin tavsiyesiyle hizmet verir. Bu kişiler sorunun yaşandığı ortama giderek ya da online teknolojilerle önce gözlemde bulunur sonra da spesifik durumun koşullarına göre bir çevresel ve/veya davranışsal modifikasyon programı hazırlar ve pet sahibine bu programı nasıl uygulayacağını anlatır. Periyodik kontrollerle durumu takip eder ve gerekli düzeltmeleri yapar. "Kaynaklar" sayfamızda görebileceğiniz kedi kitapları bu düzeyde davranış bilgisine sahip uzmanlar ve bilim insanları tarafından yazılmıştır. "Kedi Bilgisi" sitesi bu uzmanlık alanının bilgilerinden faydalanılarak oluşturulmuştur.   

KEDİMİN KUŞLARI VE DİĞER HAYVANLARI ÖLDÜRMESİNİ NASIL ENGELLEYEBİLİRİM?

Bu konu Türkiye'de pek olmasa da dünyanın birçok yerinde çokça tartışılan bir kedi konusudur çünkü dışarı çıkmasına izin verilen kedilerin özellikle ada ekosistemlerinde ve Avustralya gibi doğal türü olmadıkları yerlerde çeşitli omurgalı türlerin popülasyonlarını tehlikeli düzeyde azalttıklarına hatta tamamen yok ettiklerine dair bilimsel çalışmalar vardır. 

Bir çatıdaki 3 güvercine doğru av pozisyonunda yaklaşan çatıya çıkmış kedi.

>>>

Sizin de kediniz dışarı çıkıyorsa ara sıra öldürdüğü hayvanları size getirmesiyle bu konuya doğrudan tanıklık etmiş olabilirsiniz. Kedilerin öldürdükleri her hayvanı sahiplerine getirmediği de bilinmektedir, dolayısıyla avladığı hayvanların sayısı gördüklerinizden muhtemelen daha fazladır.

Böyle bir konu için kediye kızmak, onu cezalandırmak tabii ki saçmadır çünkü en güçlü içgüdülerinden biri doğrultusunda hayvan doğasının gereğini yapmaktadır. (Kediler onlara bir tepki gösterdiğinizde bunu hemen önce ya da o anda hâlâ ne yapıyorsa onunla ilişkilendirir, daha öncesiyle değil. Ayaklarınızın önüne ölü bir kuşu getiren kedinize tepki gösterdiğinizde bunu "Hmmm, demek önüne getirmemi istemiyor." diye yorumlayacaktır; dolayısıyla avlanma çalışmalarına olduğu gibi devam edecek ama yakaladıklarını artık size getirmeyi ya azaltacak ya da bırakacaktır.) Bununla birlikte, doğal yaşama ait olmayan, aç kalmak gibi bir derdi olmayan hayvanımızın doğal yaşama bu şekilde etki etmesini engellemek de yine bizim sorumluluğumuzdur.

Bu durumu engellemek ya da azaltmak için yapabilecekleriniz:

>>>

Catio: Kedinin evden girip çıkabileceği, etrafı kedilerin çıkamayacağı ve başka hayvanların giremeyeceği şekilde kaplanmış, eve bitişik ya da evden bir tünelle varılan, içinde kedilerin çevresel gereksinimlerinden bazıları bulunan basit konstrüksiyon. 

>>>

A) Zil grubu: Zilli, reflektörlü, hemen açılan tasma takılıyor. (Kittygo, Wink Brands, UK)

B) Mama grubu: İçindeki proteinin ana kaynağı et olan tahılsız mamayla besleniyor. (Not: Protein oranı fazla değil, %27. Proteinin kaynağı, yan ürün olmayan, kaliteli et) (Islak mama: Lily’s Kitchen Everyday Favorites paté multipack 8x85 g; Kuru mama: Lily’s Kitchen Delicious Chicken)

C) Puzzle grubu: İçine kuru mama konan puzzle besleyiciler kullanılıyor. (Puzzle besleyici: PetSafe SlimCat interactive toy and food dispenser)

D) Birdsbesafe grubu: Kuşların kediyi görmesini kolaylaştıran, tasmanın üzerine takılan, gökkuşağı desenli Birdsbesafe markalı tasma kılıfı takılıyor. 

E) Oyun grubu: Günde 5-10 dakika interaktif avlanma oyunu oynatılıyor. (Kuş avlı oyuncak: Cat Dangler Pole Bird. Fare avlı oyuncak: Kong marka içi doldurulabilen tüylü fare oyuncağı; içindeki kedi nanesi (catnip) balonlu naylonla değiştirilmiş)

F) Kontrol grubu.

Çalışmadaki altı grup. Cecchetti ve ark., 2021

>>>

Her gruba yönteme alışmaları için 1 hafta süre tanınmış ve takip eden 5 hafta boyunca kedilerin öldürüp getirdiği hayvanlar sahipleri tarafından kaydedilmiştir. Daha sonra bu süreçte ortaya çıkan sayılar, yöntemlerin henüz uygulanmadığı önceki dönemin sayılarıyla karşılaştırılmış ve "memeliler", "kuşlar" ve "toplam" olarak gruplandırma yapılmıştır. ("Toplam"ın içinde memeli ve kuşlara ek olarak sürüngenler, amfibiler, böcekler ve tanımlanamayanlar var.)

Bu çalışma sonunda elde edilen bilgiler şöyle:

Buradan ne anlamamız gerekiyor: 

Özet: Kedinizi dışarı salıyorsanız her gün kedi oltasıyla oyun oynatmanız, yukarıdaki gibi mamaları yedirmeniz, kuşlar özelinde Birdsbesafe tasma kılıfı kullanmanız ve yukarıdaki tipte bir puzzle besleyici kullanmamanız, bu çalışmaya göre, öldürüp size getirdiği hayvanları azaltmasına yardımcı olabilir. 

>>>

Grafik özet:

Cecchetti ve ark., 2021 (Grafik orijinalinden Türkçeleştirilmiştir.)

>>>

Dikkat edilecek noktalar: 

Yararlanılan kaynaklar ve ileri okuma:

KEDİMİ NASIL OYNATMALIYIM?

Evde kedi bakımında yeterince dikkat edilmeyen ama hayati derecede önemli bir konunun bu olduğundan emin olabilirsiniz çünkü kedinin ev ortamında kediliğini koruyabilmesi avcılık içgüdüsüne ve bunun ortaya çıkardığı avcılık davranışlarını göstermesine ne kadar izin ve imkân verdiğinize bağlıdır. Bunu sağlamanın da en iyi yolu kedi oltasıyla DÜZENLİ, İNTERAKTİF oyundur. Yapılan bilimsel araştırmalar kedilerin oyunu bir avlanma biçimi olarak algıladıklarını göstermiştir. Nasıl ki köpek bakımının olmazsa olmazlarından biri köpeğin her gün dışarı çıkartılıp gezdirilmesiyse evde kedi bakımının olmazsa olmazı da kedinizi "avlandırmanızdır". Evdeki kedinizin fiziksel ve psikolojik sağlığının düzenli "avlanma"dan geçtiğini söylemek hiç abartılı olmaz. Kedinizi her gün, düzenli olarak kedi oltasıyla oynatmalısınız. Kedinizin bundan fayda sağlayabilmesi için dikkat edilecek bazı noktalar var. Konuyla ilgili detaylar için "Evdeki Kedi" bölümündeki "Kediler ve Avcılık" sayfamıza bakabilirsiniz.

KEDİLER EĞİTİLEBİLİR Mİ? KEDİMİ NASIL EĞİTİRİM?

Kediler eğitilebilir (bkz. mesela aşağıdaki video). Clicker eğitimini de içeren diğer detaylar için bkz. "Kedi Eğitimi" bölümümüz.

KEDİLERİN ISIRMASI VE TIRMALAMASI NASIL ENGELLENİR?

Kedinizin ısırma ve tırmalama gibi agresif davranışlarının altında oyunsal ya da oyunsal olmayan sebepler olabilir. Bunları bilirseniz kendinizin bu davranışları göstermesinin de önünde geçebilirsiniz. "Davranış Sorunları" bölümümüzdeki "Kedilerde Saldırganlık" sayfası bu konudaki soruların cevaplarını içermektedir. 

KEDİLERİN TEZGÂHA ÇIKMASI NASIL ENGELLENİR?

Bu engelleme eğitiminin nasıl sağlıklı yapılabileceğini öğrenmek için "Davranış Sorunları" bölümümüzdeki aynı başlıklı sayfayı okuyabilirsiniz. 

Not: Spreyi unutun. Evet, spreyle o anda engelleyebilirsiniz ama bunun iki negatif sonucu olacaktır. Kediniz siz yokken daha büyük bir merakla ve istekle o yerleri ziyaret edecektir çünkü spreyin size bağlı olduğunu ve siz yoksanız spreyin de olmayacağını bilecektir. Daha da önemlisi; sprey, ilişkinizin kötüleşmesinin başlangıcı olabilir ve kediniz size duyduğu güveni yitirmeye başlayabilir. Bu da genel olarak tüm ilişkinizde, bağınızda bir zayıflama olacağı anlamına gelir. Fiziksel  ya da psikolojik olarar kediye zarar veren ya da insanla ilişkilenen hiçbir cezanın kedi eğitiminde yeri yoktur.

KEDİM NEDEN KAPIDA MİYAVLIYOR, AĞLIYOR; BUNU NASIL ENGELLERİM?

Kediler bölgeci hayvanlar oldukları için sahiplendikleri yani temel yaşam kaynağı olarak algıladıkları bölgede erişimlerinin kısıtlanmasından, alıştıkları şeylerin değişmesinden, daha önce gidebildikleri yerlere gidemiyor olmaktan, kafalarındaki haritada karanlık yerler kalmasından tedirgin olurlar, strese girerler ve becerebiliyorlarsa problemi bir şekilde çözerek sorunu ortadan kaldırmaya odaklanırlar. Bunun evdeki karşılığı kapalı kapılardan nefret etmek ve önüne gidip bazen 20 dakika boyunca kesintisiz miyavlayarak açılmasını sağlamaktır çünkü arkadaki hacim de bölgelerinin bir parçasıdır ve orada da her şeyin kontrolleri altında olduğundan, potansiyel bir tehlike olmadığından, en azından erişilebilir olduğundan emin olmak zorundadırlar; dolayısıyla ev yaşantısında kedinizin özgürce gezinmeye alıştığı tüm mekânların o şekilde kalmaya devam etmesi aslında önemli bir konudur. (Kedilerin evde erişimleri kısıtlanan odalara ya da diğer yerlere özellikle gitmeye çalışmalarının sebebi bu güvenlik duygusudur.)

Elimine edemediğiniz bir tehlike nedeniyle kedinizin kesinlikle girmesini istemediğiniz bir oda varsa mümkünse ortak yaşamınızın başından itibaren kedinizi oraya hiç sokmayın. Kedinizin temel çevresel kaynaklarının (mama, su, tuvalet, dinlenme ve uyuma yerleri, tırmalama objeleri, oyun alanları) bulunduğu yerlere erişiminde zaten problem olmaması gerekir, bu hacimlere kediniz ulaşamadığını fark ettiği anda strese girecektir. Bununla birlikte, bazen, bazı kapıların zorunlu olarak geçici olarak kapatılması gerektiğinde kedinizin kapı önünde dakikalarca miyavlamasını istemezsiniz. Ama bu davranışı farkında olmadan teşvik ediyor da olabilirsiniz hatta kediniz bunu ısrarla, rahatsız edici bir düzeyde yapıyorsa kesinlikle teşvik ettiniz ve ediyorsunuz demektir. 

Halihazırda gösterilen, öğrenilmiş bir davranışın kalıcılaşmasındaki en etkili yol, kedinin o davranışın hedefine yani getirisine ulaşmasının belli oranda belirsizlik taşımasıdır. Yani davranış hedefine bazen hemen ulaşırsa, bazen ulaşamazsa, bazen de biraz çaba sonrası ulaşırsa o davranış güçlü bir şekilde oturur. Yani kedi kapı önüne gelip miyavladığında kapıyı bazen açıyor, bazen açmıyor, bazen de dayanabildiğiniz kadar dayanıp sonra açıyorsanız kedinizin bu davranışını olabilecek en etkili şekilde güçlendiriyorsunuz demektir. Yapılması gereken hiç tepki vermemektir. Bilmeden davranışı bu kadar güçlendirdiyseniz bu aşamada tepki vermeden 15 dakikalık bir miyavlama seansına dayanmak doğal olarak daha fazla sabır gerektirecektir ama eğer yolun başındaysanız çok daha kolay olacaktır ve kediniz kısa sürede bu davranışının hiçbir getirisi olmadığını görüp kapı önü miyavlama seanslarından vazgeçecektir. Burada dikkat etmeniz gereken diğer bir nokta da, kedinizin önünde durduğu kapalı bir kapıyı zaten kendi ihtiyacınız için açacak iseniz bunu kediniz miyavlarken yapmamanızdır. Kısa süreliğine de olsa sustuğu bir anı bekleyip kapıyı o anda açmalısınız.

Kedinizin davranışlarını nasıl değiştirebileceğinizi ya da nasıl yeni davranışlar kazandırabileceğinizi öğrenmek için "Kedi Eğitimi" ve "Davranış Sorunları" bölümlerinden faydanalabilirsiniz. 

 KEDİM OKŞARKEN BİR ANDA ISIRIYOR, TIRMALIYOR YA DA KAÇIYOR; BUNU NASIL ENGELLEYEBİLİRİM?

Okşama agresyonu olarak bilinen bu davranış ve çözümü hakkında "Davranış Sorunları" bölümümüzdeki "Kedilerde Saldırganlık" sayfasına bakabilirsiniz.

CLICKER NEDİR? KEDİLERDE CLICKER EĞİTİMİ NASIL OLUR?

Clicker, düğmesine her basışta aynı "klik" sesini çıkaran küçük, basit, bir alettir. Hayvan eğitimlerinde, hayvana "işte tam olarak bu davranışın doğru" mesajını vermek ve ardından ödül geleceğini bildirmek amacıyla zamansal bir imleyici ve ikincil pekiştici olarak kullanılır. (Birincil pekiştici ödülün kendisidir.) Kendi başına hayvan için hiçbir anlamı yoktur, dolayısıyla ilk olarak klik sesiyle hemen ardından gelecek ödül arasında bir "klasik şartlanma" ilişkisi kurulur ve clicker bundan sonra hayvan için anlam kazanır. Clicker ile ya da clicker yerine kullanabileceğiniz bir kelime ile kedi (ve hayvan) eğitimlerinin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız "Kedi Eğitimi" bölümümüze ve Clicker Eğitimi sayfamıza bakabilirsiniz.

Farklı modellerde 3 tane clicker görülüyor.
FARKLI MODELLERDE ÜÇ CLICKERWikimedia Commons

KEDİMİ TIRNAK KESİMİNE NASIL ALIŞTIRABİLİRİM?

Tıklayınız: KEDİNİZİ TIRNAK KESİMİNE ALIŞTIRMAK

KEDİLERİMİN DÖVÜŞMESİNİ NASIL ENGELLERİM?

Kedilerde çatışmalara ve kavgalara neden olan konu kaynak rekabetidir. Bu konuda dikkat edilecekler bir evde iki ya da daha fazla kedinin birlikte yaşamaya başlayacağı andan itibaren başlar.

Evdeki kedinizle (ya da kedilerinizle) evinize yeni gelen bir kedinin tanıştırılması başlı başına bir konudur; bunu nasıl yaptığınız iki kedinin bir arada yaşayıp yaşayamacağını, yaşayacaklarsa ömürleri boyunca nasıl geçineceklerini önemli oranda belirler. Yanlış bir tanıştırma, ömür boyu düşmanca bir ilişkiyi ya da yeni gelen kediyle vedalaşmaya kadar gidecek bir süreci tetikleyebilir. Kedili evinize yeni bir kedi katılacaksa ya da yeni katıldıysa kedilerin tanıştırılması konusu hakkında iyice bilgilendiğinizden emin olmalısınız. Bunun için "Evdeki Kedi" bölümümüzdeki "Kediler ve Kaynaklara Erişim" sayfasına ve "Davranış Sorunları" bölümümüzdeki "Kedilerde Saldırganlık" sayfasındaki "Bölgesel Agresyon" başlığına bakabilirsiniz. 

Doğru tanıştırmayı yaptıktan sonra çok kedili yaşamın sorunsuz devam etmesi ortamdaki kaynakların miktarıyla ve her kedinin bu kaynaklara kendilerince sorunsuz biçimde erişimiyle ilgilidir. Az kaynak ve sorunlu erişimler bol husumet, çatışma ve kavga; çok kaynak ve kolay erişimler barış, huzur ve mutluluk demektir. Temel kaynaklar; gıda, su, tuvalet, oyun ve oyuncaklar, dinlenme yerleri, yüksekteki yerler, saklanma yerleri, tırmalama objeleridir. (Bu arada, siz de kedilerinizin temel çevresel kaynaklarından birisiniz.) (Bu kaynakların sayısı ve evdeki dağılımları her yeni kediyle birlikte artmak zorundadır.) 

Kedilerinizin farklı mama ve su kapları olmalı, ve bunlar ayrı yerlerde durmalıdır. Kedilerin tercihlerini belirleyen birçok faktör olabilir ve biz bunları anlamayabiliriz, dolayısıyla böyle bir durumda, mesela iki kediniz varsa, evde 4-5 farklı yere (hepsi aynı odada olmamalı, mümkün olduğunca eve dağıtmalısınız) mama koyup kedilerin hangilerini tercih ettiğini bir süre gözlemleyip daha sonra her kedinin en çok tercih ettiği mama kaplarından ikisini bırakıp diğerleri iptal edilebilir. Su ve mama kaplarını yan yana konulmamalıdır. Böyle olduğu zaman kedilerin daha az su içtikleri gözlenmiştir. Az su tüketimi kedilerde sık rastlanan ve ciddi bir sağlık riskidir.

Tuvaletler en az "kedisi sayısı + 1" sayıda olmalı, ayrı yerlerde bulunmalı ve erişimleri kolay olmalıdır.

Kedilerinize birbirlerinin yoluna çıkmayacak ya da birbirlerine yakın durmak zorunda kalmayacak şekilde cam önünde, evdeki sakin yerlerde, yüksek noktalarda, kışın sıcak, yazın serin yerlerde dinlenme, uyuma, gözetleme yerleri sağlamalısınız. (bkz. kedi ağaçları)

Kedileriniz oyun sırasında eşit düzeyde oynamıyorlarsa yani bir kediniz baskın diğeri çekinik ise ayrı ayrı oynatmalısınız. Bunu yapamadığınız, aynı anda ikisini de oynatmanız gereken zamanlarda çekinik olan kedinizi de daha çok oynatmak için gerekli çözümleri geliştirmelisiniz. Bir yerine iki olta kullanmak vb.

Kedilerinize ilgi ve sevgiyi de eşit düzeyde göstermelisiniz. Özellikle birine daha fazla yakınlık duysanız bile bu eşitliğe dikkat etmeniz gerekiyor. Bir kediniz daha saldırgansa ya da sizi rahatsız edecek davranışlar gösteriyorsa ona kötü davranmamaya özellikle dikkat etmelisiniz.

KEDİLER MÜZİK SEVER Mİ? KEDİME HANGİ MÜZİKLERİ DİNLETMELİYİM?

Kediler için bestelenmiş özel bir müziğin kedilerin veteriner ortamındaki stres davranışlarını azalttığını ve onlarla etkileşime giren yabancı kişilere daha sakin davranmalarını sağladığını bilimsel bir araştırma ortaya koymuştur. Bu araştırmada "kedi müziği"nin yanında klasik müzik (Gabriel Fauré'nin Élégie eseri) ve sessizlik kullanılmıştır ama bu ikisinin herhangi bir etkisi gözlemlenmemiştir. Bu bilgilerden yola çıkarak siz de evinizde, özellikle stres yaratabilecek durumlar söz konusu olduğunda kedinize bu özel müzikleri dinletebilirsiniz. Ama daha da önemlisi kedinizi veterinere götürürken ve veterinerde muayene edilirken bu müzikleri dinletebilirsiniz. Bu hem kedinizin stresinin azaltılması hem de veterinerinizin daha kolay ve kapsamlı bir muayene gerçekleştirmesi açısından fayda sağlayacaktır. Bu bilimsel araştırmada kullanılan kedi müziğini ABD Ulusal Senfoni Orkestrası çellisti David Teie, başka bir bilimsel hipoteze dayanarak kedinin doğal özelliklerinden (kalp ritmi, onun için anlamlı sesler, frekans aralıkları vb.) yola çıkarak bestelemiştir ve kullanılan eserin adı "Scooter Bere Aryası"dır (Scooter Bere's Aria). Aşağıdaki videoda bu eseri dinleyebilir, kedinize dinletebilir; ilgili Youtube kanalından ve David Teie'nin kendi sayfasından kediler için ürettiği başka müziklere ulaşabilirsiniz. 

Kaynaklar:


KEDİME KLOZET EĞİTİMİ VERMELİ MİYİM?

Klozetin kenarına çıkıp çişini, kakasını içeri yapan bir kedi fikri tabii ki çok çekici. Kedi kumlarıyla ilgili bütün o dertlerin sonu gibi... Her gün topakları kürekle almak, kum kabını periyodik temizlemek, patilerden yere dökülen kum tanelerini süpürmek, koku... 

Bir de olaya kedi tarafından bakalım, ne de olsa olayın öznesi o. Dışkılama davranışının nasıl gerçekleşeceği, ilgili türün özelliklerine göre evrimsel süreçler içinde belirlenmiştir. Özellikle kedi gibi besin zincirinde ortalarda olan soliter bir türseniz, yani her an sizi avlayabilecek başka yırtıcılara karşı tek başına hayatta kalmak gibi bir göreviniz de varsa, hakkınızda birçok bilgi içeren idrarınız ve dışkınızla varlığınızı ve durumunuzu çevrenize yayınlamak istemezsiniz. Bu yüzden kediler dışkılamadan önce etrafı kontrol eder, yumuşak zemine sahip bir yer bulur, toprağı kazarak bir çukur oluşturur, buraya dışkılar ve üzerini özenle örter. Bu şekilde, yerlerini ve kimliklerini açık edecek en önemli kanıtı olabildiğince saklamış olurlar. Bu davranışlar doğada o kadar önemlidir ki şu anda yaşayan bütün kediler bu davranışları gösterdiği için hayatta kalabilmiş ve üreyebilmiş kedilerin torunlarıdır. Zaten hayattakalım açısından sağladığı bu net avantaj sayesinde de bu davranışlar evrimsel süreçlerde güçlü bir şekilde seçilmiş ve içgüdüsel bir nitelik kazanmıştır. (Bu nedenle kedilere tuvalet eğitimi verilmesine gerek yoktur. Ortamda içi kum ya da toprak dolu bir kap varsa, hayvan birkaç haftalık yavru bile olsa, içgüdüsel olarak oraya dışkılamayı tercih eder.) Biyolojik olarak bu "derinlikte" bir davranışı, ev ortamında, kedileri kutulara sokarak zaten negatif anlamda etkilemiş oluyoruz ama yine de yumuşak zemine çıkmak, eşelemek, örtmek gibi davranışları gerçekleştirmesine fırsat verdiğimiz için kedilerimiz durumu tolere edebiliyor; bazı hassasiyetleri gösterdiğimizde çok ciddi sorunlar oluşmuyor. Kedimizin kediliğine biraz saygı gösteriyorsak daha fazla ileri gitmesek iyi olur.

Peki ileri gidip de klozet eğitimi verirsek neler olabilir?

Özet: Klozeti kullanmanın kediye yarayan hiçbir tarafı olmadığı gibi, zararları vardır. Görünürdeki faydası sadece insanadır. Bununla birlikte ortaya çıkardığı tehlike potansiyelleri o kadar ciddidir ki görünürde insana sağladığı faydalar bu tehlikelerden sadece birinin gerçekleşmesi durumunda bile hızlıca anlamsızlaşacaktır. 

Yararlanılan kaynaklar:

KEDİM ONA ALDIĞIM ŞEYLERİ KULLANMIYOR, NE YAPABİLİRİM?

Kedinize seveceğini düşündüğünüz yeni bir eşya alıp hevesle sunarsınız... Kediniz gelir, bir iki kez koklar ve hızlıca çekip gidebilir... Kedi yatakları, kedi ağaçları, kedi çadırları, üzerinde yatması ya da içine girmesi için çeşitli ürünler, kedi tarama ürünleri, çeşitli oyuncaklar... Aslında kedinizin severek kullanma potansiyeli olan birçok üründe bile bu tip bir reaksiyonla karşılaşabilirsiniz.

Bu tip tepkilerin bazı kedisel nedenleri vardır:

Yeni şeyleri kedinize sunarken bunları hesaba katarsanız birçok şeyi benimseyip kullanmasını kolaylaştırabilirsiniz; peki nasıl?

Kedilerin dokunulmaya karşı toleranslarının ortalama dağılımı 

KEDİM TUVALETİ YERİNE DIŞARI YAPIYOR; NE YAPMAM LAZIM?

Bu konuda "Davranış Sorunları" bölümümüzdeki sayfamızdan faydalanabilirsiniz.

KEDİLERİN BIYIKLARI NE İŞE YARAR?

Kedilerin bıyık kılları ve vücudundaki diğer benzer kıllar birlikte çalışan çok işlevli bir duyu organı olarak düşünülmelidir. Başka birçok hayvan türünde de görülen bu özelleşmiş duyu kıllarına "vibrissa" denir. Kökleri deride normal kıllardan 3 kat daha derindedir ve foliküllerinde çok sayıda kılcal damar ve sinir ucu bulunmaktadır. Havadaki titreşimleri ve hava akımlarının hareketini, temas ettikleri nesnelerin biçim, büyüklük, doku, lokasyon, hareket yönü ve hız bilgilerini kediye sağlarlar. Bu kıllar bıyıklardan ibaret değildir; çene altında, yanaklarda, gözlerin üstünde, kulaklarda ve ön ayak bileklerinin arkasında da bulunmaktadırlar. Her bir kıldan çıkan sinirler beyindeki belirli bir duyu bölgesine karşılık gelmektedir ve hepsinin toplamı beyindeki duyusal bölgenin büyük bölümüne karşılık gelmektedir. 

GENEL HAREKET (LOKOMOSYON) HASSASİYETİ: Birçok yakın nesnenin olduğu bir çevrede hareket söz konusu olduğunda bu duyu kılları radar gibi düşünülebilir. Köklerinde yer alan, aşırı hassas duyu organları olan proprayoseptörler yardımıyla kediye kendi oryantasyonuyla ilgili bilgi sağlarlar. Buna ek olarak, hava akımlarının hareketini algılayarak etraflarındaki nesnelerin (av, avcı, çalı çırpı vb. diğer doğal unsurlar...) pozisyonları, mesafeleri, hareketleri hakkında da kediye bilgi sağlarlar. Bu beceri özellikle karanlık ortamlarda ve nesnelerin kediye çok yakın olduğu koşullarda daha da önem kazanır. (Kediler ortalama 30 cm'den yakın nesneleri net göremez, yakınlaştıkça bulanıklaşma artar.) Bıyık kıllarının uçtan uca mesafesi bir kediye sıkışmadan geçebileceği en dar aralıklarla ilgili de bilgi verir.

AVLANMA: Avlanma sırasında bıyık kılları, av yüze yaklaşıp gözün odaklayamadığı alana girdiğinde, tamamen ileri, ava doğru yönlenir ve avla ilgili gereken tüm fiziksel bilgiyi kediye sağlayarak hem kendini korumasını hem de öldürme ısırığı da dahil olmak üzere avı etkisizleştirecek son hamleleri büyük bir hassasiyetle yapmasını sağlar.

KORUYUCULUK: Bu kılların aşırı duyarlılığı çevrede özellikle kedinin yüzü ve gözleri için tehlikeli olabilecek her şeye karşı kendini korumasına yardımcı olur. Dikenli bitkilerin, sayısız sivri ucun olduğu bir çalılıkta göz üzerindeki kıllara bir şey temas ettiğinde kedinin göz kapaklarını kapatan bir refleks tetiklenir.

DUYGUDURUM SİNYALLERİ: Bıyıkların pozisyonu bize kedimizin o anki duygusal durumuyla ilgili bilgi verebilir. Yassılaşarak arkaya ve yanağa doğru basılmış bıyıklar tehdit hissetme, korku; hafif öne doğru yönlenmiş ve ayrılmış bıyıklar ilgi ve merak, tam yana ve hafif aşağı doğru eğimlenen bıyıklar rahatlığı ya da nötr bir hali ifade edebilir. Bu sinyaller kedinin genel beden diliyle birlikte okunmalıdır.

Kaynaklar:

KEDİLER NEDEN YAVRULARINI YER?

Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor. Yavru öldürme veya öldürüp yeme, insan dahil birçok türde görülen, hayattakalımla ilgili avantajları olduğu için evrimsel süreçler içinde seçilmiş davranışlardır. Farklı nedenleri vardır. Kedilerdeki bu davranışın başlıca nedenleri şunlardır:

TEHDİT ALGISI VE STRES: Anne kedilerin yavrularını yemesinin başlıca nedenlerinden biri tehdit algısı ve strestir. Bu algı baskınsa anne kedi, duruma göre, öncelikle yavrularını güvenli bulduğu başka bir yere taşımak isteyebilir. Fakat bunu yapmak her zaman kolay olmayabilir ve böyle bir durumda anne kedi yavrularından birini ya da birkaçını yiyerek yaşadığı tehdit algısını ve stresini azaltmayı tercih edebilir. Bu tehdit algısı ve stres doğada diğer yırtıcılardan kaynaklanır fakat insan ortamlarında konu bizim sağladığımız ya da sağlayamadığımız çevresel koşullarla ilgilidir. 

Bunun sizin için anlamı şu: Bakımınızdaki bir kedi yavruladığında onlara huzurlu, sakin, sıcak ve konforlu bir ortam sağlamalı ve en azından ilk 1-2 hafta tamamen kendi hallerine bırakmalısınız. Evde gürültülü işler (tamir, süpürme vb.) kesinlikle yapmamalı, misafir kabul etmemeli (kokular stres yaratabilir), kedilerin yanına yabancı kimsenin girmesine izin vermemeli, kendi girişlerinizi de minimuma indirmelisiniz. Fazla yaklaşmamalı, yavrulara ellememeli, annenin yanından almamalısınız.  

ZAYIFLIK, HASTALIK, ÖLÜ DOĞUM, KAYNAK YETERSİZLİĞİ: Bir yavru zayıf, hastalıklı ya da ölü doğarsa, yani zaten yaşama şansı yok ya da azsa, ya da annenin sütü azsa, en güçsüz yavruyu hayatta tutmak için sarf edeceği ekstra enerjiyle sağlıklı yavrularının hayatta kalma şansını düşüreceği için bunu tercih etmez. Böyle bir durumda hasta ya da zayıf yavruyu emzirmeyerek ölmesine neden olabilir; nadir durumlarda yavruyu yiyebilir. Yemesinin nedeni de aslında açıktır. Ebeveynlik gibi oldukça zorlu bir süreçte avlanmak ve yemek bulmak zaten daha zordur çünkü anne yavrularını uzun süre yalnız bırakamaz. Bu nedenle, öldürülen yavruyu yemek, gıda elde etmenin zaten çok zor olduğu bu bağlamda anlaşılır bir davranıştır. Ayrıca yavruyu kendi yemeyip de çevreye bırakırsa etraftaki potansiyel avcılarını ya da rakiplerini beslemiş olacaktır ki bu da kendisi açısından dezavantajlı bir durumdur. 

Bu davranışların içgüdüsel tarafları olduğu için, gıdaya ulaşım zorluğu olmayan, insan bakımındaki bir kedi de bu davranışları gösterebilir.

Bunun sizin için anlamı şu: Annenin yavrulardan birini ya da bazılarını reddettiğini görüyorsanız tekrar benimsetmek için bir çaba içine girmemeli, bu yavruların bakım sorumluluğunu zaman kaybetmeden siz üstlenmelisiniz.

TECRÜBESİZLİK: Erken hamile kalmış kediler anneliğin getirdiği büyük sorumluluklarla baş edemeyebilir. Annelik içgüdüsünün yeterince oluşmamış olması nedeniyle stresli ve tehdit edici koşullarda negatif reaksiyonlar gösterme ve yavrularını yeme ihtimalleri artar.

TEMAS: Yavru kedilerle anne arasındaki bağın ilk oluşması kokusal iletişimle doğrudan ilgilidir. Anne kedinin meme uçları çevresindeki koku salgı bezlerinden salgılanan ve yavrulara geçen özel bir feromon bu bağın oluşmasına hizmet eder. İnsanın yeni yavrulara temas ederek elindeki kokuları yavrulara aktarması yavruların kokusal profilini kolaylıkla bozabilir ve anne kedi, tek bir el teması sonrasında bile, o yavrunun kendi yavrusu olmadığını düşünerek reddedebilir ve hatta yavruyu öldürüp yiyebilir. (Kedilerin koku duyusu bizden 14 kat güçlüdür. Kokusuz sandığınız elinizde kedi için alınacak bazı kokular muhtemelen vardır) Özetle, yavrulara uzunca bir süre temas etmemelisiniz... İlla temas etmenizi gerektiren bir durum oluştuysa elinizi bol suyla yıkamalı, sonra elinize anne kedinin kokusunun sinmiş olduğu bir tekstili iyice sürtmeli, sonra yavruya temas etmeli ve teması da mümkün olduğunca kısa tutmalısınız.

Not: "Yavruyu reddetmesini, ölüme terk etmesini anladık da bari yemeseydi" diye düşünebilirsiniz fakat öyle yapması; ölen yavrunun çürümesiyle yuva ya da yakınlarında sağlık riskleri oluşması, çevredeki potansiyel avcılara ve rakiplerine bedava gıda dağıtması, daha fazla avlanmak ve yavrularını daha fazla yalnız bırakmak zorunda kalması, terk ettiği yavrudaki kokular üzerinden çevreye kendi kimliğini ve diğer yavruların kokularını yayınlaması ve yırtıcıları yuvanın yakınlarına çekerek diğer yavruların ve kendi hayatını riske atması anlamına geleceği için fazlasıyla dezavantajlı olurdu. Bu tip davranışlar kendi kültürümüzden dolayı bize garip gelse de doğada hayatı riske sokan davranışlar aleyhine, hayatta kalmayı sağlayan davranışlar lehine güçlü bir seçilim baskısı vardır ve bunların bazıları içgüdü halini alır. Yani bugün yaşayan kediler, yukarıda bahsedilen durumlarda yavrularını yuvada ya da çevrede bırakmak yerine yiyen ve yediği için de hayatta kalmayı başarmış kedilerin ve hatta kedi bile olmayan daha eski atasal türlerin torunlarıdır.

Genel olarak hayvanlarda yavru öldürmeyle ilgili daha fazla bilgi için aşağıdaki videolara bakabilirsiniz: 

Kaynaklar ve ileri okuma:

KEDİLERLE İLGİLİ GENEL KONULAR

KEDİLER DÜŞÜNEBİLİR Mİ?

Beyni olan her hayvan düşünebilir; dolayısıyla kediler de düşünebilir. Ayrıca stres, korku, kaygı, güven, merak, sevgi, heyecan, iğrenme başta olmak üzere birçok duygu ve hissi de deneyimleyebilirler. Belirli durumlarda, geçmiş benzer deneyimlerden mantıksal çıkarımlar yaparak o anda nasıl davranacaklarına düşünerek karar verebilirler. Yakın geleceği hayal edip plan yapabilirler.  ("Burada saklanıp beklersem bu fare bu delikten önünde sonunda çıkar ve üzerine atlayıp kolayca yakalarım." #pusu) Kendilerini yakından ilgilendiren konularla ilgili (gıda, güvenli yerler, potansiyel tehditler vb.) oldukça güçlü bir hafızaları vardır. Bilinçleri ve kişilikleri de vardır.

Peki kediler bu kadar gelişmişse insanların geneli bunu neden kolayca gözlemleyemiyor, anlayamıyor? 

Sadece kedileri değil, hiçbir hayvanı bilişsel kapasiteleri ve becerileri açısından kolayca anlayamıyoruz çünkü bizden farklı bir türün çevresini algılama ve onunla etkileşme biçimleri, ortalama gözlem becerilerimizle anlayamayacağımız kadar bizimkinden farklı. (bkz. "Umwelt", "kendi merkezli dünya", Jakob Johann von Uexküll) Türlerin çevreleriyle kurduğu ilişkileri aynı ortamda bulunan farklı tipteki elektromanyetik sinyaller gibi düşünebiliriz (Wifi, bluetooth, FM/AM, uydu yayınları vb.). Tüm sinyaller aynı ortamda, hatta aynı fiziksel fenomen dahilinde gerçekleşse de her birini veren ve algılayabilen farklı cihazlar var ve biri diğerinin gördüğünü göremiyor, "anladığını" anlayamıyor ya da sinyali algılasa bile anlamlandırmayı beceremediği için sadece bir cızırtı üretebiliyor. Hayvanların çevreleriyle olan etkileşimlerini, bilişsel ve duygusal kapasitelerini uzman olmayan insanın anlamlandırması ve yorumlaması büyük oranda bu cızırtı düzeyindedir. (Primatolog Frans de Waal'in bu konuyu merkeze alan "Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduklarını Anlayacak Kadar Zeki miyiz?" adlı Metis Yayınları'ndan çıkan kitabını tavsiye ederiz.) Bu biyolojik zorluklara bir de çeşitli kültürel fenomenlerden kaynaklanan, kökünden hatalı bakışlar eklenince hayvanları, hayvanlığı ve doğal olarak insanlığı da anlamak iyice imkânsızlaşıyor.   

Yakın zamanlara kadar hayvanların bilişsel kapasiteleri ne kadar insansı becerilere sahip olduklarıyla ölçüldü. Yani bir hayvandan matematik becerisi beklendi ve gösterenin çok akıllı olduğu düşünüldü. (bkz. "Vikipedi: Akıllı Hans") Halbuki bir atın sayı sayma becerisi gibi bir beceriye sahip olması ya da herhangi bir hayvanın belli bir insani beceriye sahip olması beklentisi, ona sahip olmak kendi çevresinde evrimsel açıdan bir hayattakalım avantajı oluşturmuyorsa zaten anlamsızdı. Bu yönde bir şeyler gözlemleniyorsa da buradan farklı türlerin zekâ düzeylerine dair bir karşılaştırmaya gidilmemeliydi çünkü farklı türlerin böylesi karşılaştırmaları "çekiç mi daha iyi testere mi?" sorusundakine benzer bir mantık hatası içeriyor... Evrimsel olarak aynı soy hattındaki yakın türler belki birbirleriyle bazı özellikler açısından karşılaştırılabilir ama kedinin, köpeğin ya da atın bilişsel kapasitesini insan aklını referans alacak biçimde puanlamak saçmadır.

Peki başka hayvanların zekâ düzeyleri nasıl ele alınabilir? Bir hayvanın gerçekten ne kadar "zeki" olduğunu anlamak için bilişsel kapasitesinin kendi doğal türsel yaşamı içerisinde mücadele edeceği problemleri ve özellikle de yeni problemleri ne düzeyde bir başarıyla çözebildiğini analiz etmek, bunun için de öncelikle hayvanın kendi çevresel gerçekliği içinde nasıl var olduğunu, çevresiyle nasıl etkileştiğini, bu etkileşime has olan fenomenleri anlamak; yani hayvanın "Umwelt"ine kısmen bile olsa girebilmek gerekiyor. Bunu tam olarak yapmak belki hiçbir zaman mümkün olmayabilir çünkü muhtemelen bir insan kendisini hiçbir zaman bir kedi olarak deneyimleyemeyecek ve "kedi merkezli dünya"yı yaşayamayacak ama bilim insanlarının becerdikleri şey, çalışmalarını bu farkındalıkla tasarlayarak "Umwelt" bariyerlerini kısmen de olsa aşmak ve aşamadıkları noktaların da farkında olmak. 

Hayvanlara bakışımızdaki bu aydınlanma sonrasında bu anlayış üzerine kurgulanan yeni bilimsel çalışmaların, hayvan bilişine yönelik bilimsel ilginin ve gözlemlerin artışının, beyin ve beyin görüntüleme vb. alanlardaki gelişmelerin sonucunda, yakın geçmişten başlayarak kısa zamanda hayvanları anlayışımız dramatik düzeyde değişti. Bu bilgiler ve onlardan yapılan çıkarımlar hâlâ yeterince topluma yayılmış değil ve hâlâ hayvanlar geniş kitlelerce içgüdülerinin kontrolünde, acıyı, ağrıyı bile bizim gibi deneyimleyemeyen, dinlerin de etkisiyle, insanlar için yaratılmış biyolojik robotlar olarak görülmeye ve bu bakıştan korkunç biçimlerde zarar görmeye devam ediyorlar.

Şunu bilmekte ve üzerine iyice düşünmekte fayda var: Başka bazı hayvanlarla birlikte bütün memeli hayvanların beyninde bilincin varlığını gösteren yeterli sayıda nörolojik yapı ve nörolojik süreç bilimsel olarak tespit edilmiş ve bu hayvanların istemli davranışlar sergileyebildikleri gösterilmiştir. (Kaynak: "The Cambridge Declaration on Consciousness" (pdf)) Bu durum hayvanların zekâlarına, akıllarına, hissedebildikleri duygulara, hafızalarına yani tüm yaşam deneyimlerine dair bildiklerimizin ve üstüne kurduklarımızın büyük oranda yanlış olduğunu ve her şeyi baştan öğrenmemiz ve düşünmemiz gerektiğini gösterir. Komşusuna üzüm verilirken kendisine salatalık verilen bir kapuçin maymununun buna isyan ettiği gözlemlendi (bkz. aşağıdaki video). İnsana evrimsel olarak çok daha yakın olan şempanzelerde ise kendisine sürekli üzüm verilirken komşusuna verilmeyen bir şempanzenin bir süre sonra üzüm almayı komşusuna da üzüm verilene kadar reddettiği gözlemlendi. (Kaynak: The Life Scientific, BBC Radio 4, Frans de Waal). Bu örnekler şu anlama gelir: Korku, tiksinme gibi basit duygular şöyle dursun, hakkaniyet gibi, empati gibi sadece insana has sanılan, insan kültüründe ahlakla ilişkilendirilen, gelişmiş özelliklerin bile bazı hayvanlarda oldukça gelişmiş biçimlerde ve başka hayvanlarda da daha az gelişmiş biçimlerde olduğunu anlıyoruz. İnsana has sanılan fiziksel ya da bilişsel hiçbir özelliğin puf diye yoktan var olmadığını, bütün özelliklerimizin o veya bu biçimde başka türlerde de olduğunu ve tedrici evrimsel süreçlerle değişerek bizdeki ve şu an varolan türlerdeki hallerine vardıklarını görüyoruz.

>>>

Kapuçin maymunlarında "eşitsizlik hoşnutsuzluğu" ( ing. bkz. "inequality aversion")

>>>

Memeli hayvanların beyinsel kapasitelerinden bahsederken bilinmesi gereken önemli bir konu daha var: Bir memeli beyninde üretilebilen ve daha önce memelilere has sanılan gelişmiş özelliklere, memeli olmayan hayvanlarda, mesela bir kuşta ya da ahtapotta da rastlanabiliyor. Yani farklı beyin anatomilerine sahip hayvanlar aynı karmaşık ve gelişmiş beyinsel fonksiyonlara sahip olacak şekilde evrimleşmiş olabiliyorlar. Korku, kaygı, stres, ağrı vb. temel duygu ve hisleri deneyimleyen bir beyin ve sinir sisteminin balıktan istakoza, örümcekten kertenkeleye, tavuktan ineğe kadar hayvanlar aleminin çok büyük bir bölümünde olduğunu zaten biliyoruz. (Evet, balıklar da acı hissedebiliyor. bkz. "It’s Official: Fish Feel Pain" | Smithsonian Magazine)   

>>>

Özet: Evet, kedilerimiz düşünebilir, hissedebilir, deneyimlerinden, bizim için basit de olsa, mantıksal çıkarımlar yaparak davranışlarında bilinçli değişiklikler bile yapabilirler. Gerekli bilgisel altyapıya sahipsek, iyi gözlemliyorsak, gözümüzün önündeki doğa olaylarını fark ve idrak etmemizi engelleyebilecek dogmaların etkisi altında değilsek bunları kedilerimizde ve çevremizdeki diğer hayvanlarda gözlemleyebiliriz. Ve bu gelişmiş beyinsel becerilere, o veya bu düzeyde, sadece kedilerimiz değil, memelilerin tamamı, kargagiller, muhabbet kuşları da dahil olmak üzere papağanlar ve ahtapotlar gibi başka bazı hayvanlar da sahiptir. Bilim ilerledikçe bu sayının artması da şaşırtıcı olmayacaktır.

Yararlanılan kaynaklar ve ileri okuma:

KEDİ SAHİBİ OLMADAN ÖNCE NELERİ BİLMEM GEREKİR?

Yavru kedi sahibi olmadan önce neleri bilmem gerekir? Yavru kedi bakımı nasıldır?

Yukarıdaki genel uyarılara ek olarak, yavru kedilerin çok daha dikkat gerektiren bir bakımı vardır. (Yavru kedi bakımına ve yavru kedili yaşama dair kapsamlı bir iCatCare kılavuzu (İngilizce) için yandaki / aşağıdaki resme tıklayınız.) Veteriner ziyaretleri, aşılamalar ve periyodik kontroller nedeniyle daha sıktır. İnsan bebekleri gibi her şeyi merak ettikleri için evde onlar için tehlikeli olabilecek her şeyi düşünüp önlem almanız gerekir. Daha fazla oyun ve daha fazla eğitim ihtiyaçları vardır. Yavru kediniz, belirleyici sosyalizasyon dönemi denen 2. haftadan 7. ilâ 8. haftaya kadar olan dönemde annesi ve kardeşleriyle yaşamadıysa ve de insanlarla düzenli pozitif etkileşimlerde bulunmadıysa, insanlarla arasının iyi olması için sosyalizasyon eğitimine üst düzeyde emek vermeniz gerekecektir. Böyle bir durumda iCatCare kendi başınıza ilerlememenizi ve bir kedi davranış uzmanından destek almanızı tavsiye etmektedir. (8 haftalıktan daha geç insan bakımına giren kedilerin sosyalizasyon eğitimine dair aşağıdaki videolar bir fikir verebilir. Videolarda uygulanan yöntemin bilimsel doğruluğuna dair bir bilgimiz yoktur.)        

Yeni yavru kedinizin bakımı için yaşam evresi kılavuzu

dar.vin/ZYdK8

Yabani bir yavru kediyi sosyalleştirmek!

Yabani yavru kediler nasıl sosyalleştirilir?

Yabani yavru kedileri sosyalleştirmek

SOKAK KEDİLERİYLE NASIL İLGİLENEBİLİRİM? SOKAK KEDİLERİYLE İLGİLENEN HAYVANSEVERLER NELERE DİKKAT ETMELİ? 

Yakın zamana kadar bu konuda kapsamlı ve güvenilir kaynak bulmak zordu fakat artık iCatCare'in sayfasında bu konuya bir bölüm ayrıldı (hatta ücretsiz olarak alınabilen bir sertifika eğitimi de eklendi). Bu bölümde, sokak kedileriyle ve yuvalandırılmak istenen kedilerle ilgilenen insanları desteklemek için veterinerlerle, hayvan davranışı ve etik uzmanlarıyla, farklı koşullarda kedilerle çalışan insanlarla birlikte son bilimsel araştırmalardan elde edilen bilgiler bir araya getiriliyor. Resme tıklayarak ya da iCatCare sitesindeki "Unowned Cats" başlığına giderek bu bölümü inceleyebilirsiniz.

https://icatcare.org/unowned-cats/

HANGİ CİNS KEDİ ALMALIYIM?

Cins kediler, insanların uyguladığı yapay seçilimle elde edilmiştir. Yapay seçilim sırasında tercih edilen özellikler (kıvrık kulak, basık burun, kısa bacak, tüysüzlük vb.) aslında hayvanın sağlıksızlığının da bir göstergesidir fakat para kazanma hırsı başta olduğu için hayvanların sağlığı burada bir kriter olmaz. Bir özelliğin göze güzel ve/veya ilginç gelmesi, yani "değerli mal" ortaya çıkarabilecek olması, temel seçim kriteridir. Belirlenen özellikleri gösteren hayvanlar kendi aralarında çiftleştirilerek yeni yavrular elde edilir. Yavrulardan yeni elemeler yapılarak çiftleştirmeler nesiller boyu sürdürülür. Bu çiftleştirmelerde istenen özelliklerin "sabitlenmesi" için sık sık anne-oğul, baba-kız ve kardeşler arasında yakın akraba çiftleştirmeleri gerçekleştirilir. (Aile içi üreme sadece insanlarda değil diğer hayvanlarda da biyolojik açıdan aynı şekilde sağlıksızdır. Popülasyonun gen havuzu daralır ve o tür git gide daha kırılgan ve sağlıksız bir hale gelir. Bu nedenledir ki evrimsel süreçler birçok hayvanı yakın akrabalarıyla, özellikle de anne, baba, kardeş ve çocuklarıyla çiftleşmeyi tercih etmeyecek şekilde güdülemiştir.) Birkaç kuşak sonra, insanlara "çok şirin" ya da "çok ilginç" gelen ama önemli sağlık sorunları olan scottish fold, iran ya da sfenks gibi bir kedi elde edilir. Birçok cins kedi (daha doğrusu atlardan balıklara kadar insanların cinsleştirdiği birçok hayvan) insanlar tarafından genetik olarak bu şekilde sakatlanmış ve tüm yaşamlarını büyük sağlık sorunlarıyla, acı ve sıkıntı içinde geçirmelerine neden olunmuştur. Ya ciddi sağlık sorunlarıyla doğarlar ya da etken genlerin taşıyıcısı olurlar. Temel kriteriniz şu olsun: Bir hayvanın cins hali cins olmayan haline göre daha fazla bakım gerektiriyorsa, özellikle de kürk bakımı ya da genel vücut temizliği gibi temel işlevleri kendisi beceremediği için insan desteği olmadan hayatta kalamıyorsa ve/veya herhangi bir sağlık sorununun görülme sıklığı cins olmayan haline göre daha fazlaysa ve/veya bağışıklık sistemi cins olmayan haline göre daha zayıfsa (ve/veya üretilmesinde başka hayvanların hayatı mahvediliyorsa, bkz. bengal kedisi) ne kadar ilginç ya da şirin olursa olsun o hayvanı alınmaması, alındıysa asla çoğaltılmaması gereken, insanlar tarafından sakatlanmış ya da sağlığı bozulmuş bir hayvan olarak kabul edebilirsiniz. Hayvan refahını ve sağlığını hiçe sayan bu kirli ticarete destek olmamanızı (bilmeden böyle bir hayvan aldıysanız, erkek ya da dişi, asla yavrulatmamanızı), kendi hayatınızı da bu kadar problemli hayvanlar alarak zorlaştırmamanızı tavsiye ederiz.

Yararlanılan kaynaklar ve ileri okuma:

BÜTÜN SCOTTISH FOLD KEDİLER HASTA MI? BÜTÜN SCOTTISH FOLD KEDİLER ACI ÇEKİYOR MU?

Çok net bir evet. Enteresan ve apaçık yanlış bir şekilde Scottish fold sahiplerine ya da edinmeyi düşünenlere yanlış bilgiler veren, bu kedilerin "doğru çiftleştirme"(yani anne ya da babadan sadece birinin kıvrık kulaklı olması) sonucu elde edilen kıvrık kulaklı yavrunun problemsiz bir hayat geçireceği yalanını söyleyen, açık bir şekilde "Bu kedileri almayın, çoğaltmayın, ticaretine ve çoğaltılmasına hiçbir biçimde vesile olmayın çünkü ortada büyük bir zalimlik var." diyemeyen garip "veterinerler" bile var, evet. Ama güvenilir bilgiye ulaşabileceğiniz aşağıdaki gibi kaynaklar da var. Anne ya da babasından biri ne kadar sağlam kulaklı olursa olsun kulağı kıvrık olup da hayatını "scottish fold hastalığı"na (osteokondrodisplazi) o veya bu düzeyde yakalanmadan geçiren kedi şu anki bilimsel uzlaşımlara göre yok. Yani, ebeveynlerden sadece birisinin kıvrık kulaklı olması kıvrık kulaklı olan yavruları kurtarmıyor. 

Hastalığa neden olan sorunlu gen hem anneden hem babadan çift kopya olarak geliyorsa (homozigot) kedi hastalığı çok daha erken (yavru birkaç haftalıkken hastalık başlayabilir), çok daha şiddetli ve çok daha acılı deneyimler. (Bu nedenle, tedavisi de olmadığı için küçük yaşta ötanaziyle yaşamına son verilen kediler çoktur.) Bozuk genin yavruya anne ya da babadan tek kopya olarak gelmesi durumunda (heterozigot) hastalığın gelişimi kediden kediye değişir; farklı şiddet düzeylerinde ve farklı yaşlarda gelişen tipleri vardır; ama mutlaka hastalık oluşur. Özetle, hetero- ya da homozigot, her iki durumda da tedavisi olmayan ciddi bir hastalığı insanların göz zevki uğruna çekmek zorunda bırakılmış, kıvrık kulaklı, perişan bir kedi vardır. 

" -  Cinsin destekçileri ebeveynlerden birinin kıvrık kulaklı olmaması durumunda yavrunun doğuştan gelen bu sağlık problemlerine yakalanma olasılığının daha az olacağını iddia ediyor?

-  Hayır, öyle değil. Kulakları kıvrık olan tüm kediler bu genetik mutasyona sahip olacaktır. Hastalığın ortaya çıkış hızı ve şiddeti farklı olabilir ama kedilerin hepsi farklı düzeylerde bu tedavisiz, ağrılı ve ömür boyu süren hastalığa sahip olacaktır. Böyle problemleri olan hayvanları çoğaltmamalıyız." Gudrun Ravetz, İngiliz Veterinerler Birliği eski başkanı, Should Scottish fold cats be banned? | BBC

"1990'ların başında Avustralyalı veterinerler bütün Scottish Fold'ların distal uzuvlarında anormal kemik gelişimleri olduğunu ikna edici biçimde kanıtladı...Zaman içinde tüm Scottish Fold'larda bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma daha sonra Japon ve Koreli araştırmacılar tarafından onaylandı ve genişletildi... ...Hâlâ cevaplanması gereken sorular olsa da bu kedilerin çoğaltılmasının zalimlik olduğunu idrak edecek kadar bilgiyi çoktan elde ettik." Richard Malik, Veteriner, Sydney Üniversitesi     

Kaynaklar: 

"Kıvrık kulaklara neden olan gen aynı zamanda eklemlerdeki kıkırdakların ve kemik gelişiminin bozulmasına da neden oluyor. Sonucu: Kaçınılmaz ve ağrılı artrit (eklem iltihabı, kireçlenme)"; iCatCare; İngiliz Veterinerler Birliği (BVA)   

"Birçok kişi bu kedilerin görünümünü cazip buluyor fakat satın aldıkları kedilerin kaçınılmaz olarak ızdırap çekeceğini bilmiyor. Hiçbir kedi sahibi bunu istemez.", Claire Bessant, iCatCare başkanı; iCatCare; İngiliz Veterinerler Birliği (BVA)   

"Scottish Fold o kadar güvenilir bir şekilde artrit (eklem iltihabı, kireçlenme) geliştiriyor ki insanda bu hastalığa neden olan genle ilgili çalışmalarda model olarak kullanılmaktadır."; iCatCare; İngiliz Veterinerler Birliği (BVA)   

BENGAL KEDİSİ YA DA SAVANNAH KEDİSİ ALMAYI DÜŞÜNÜYORUM, NELERİ BİLMEM GEREKİR?


İki cins de doğal değil, insan üretimi yapay melezlerdir. Üretimleri, ticareti, pet olarak bakılmaları büyük problemler içermektedir.

Bu iş için doğadan vahşi kediler yakalanır, ömürleri boyunca tutsaklık koşullarında tutulur ve düzenli olarak evcil kedilerle çiftleştirilir. Bu çiftleşmeler sırasında evcil kediler normalde asla bir araya gelip çiftleşmeyecekleri vahşi bir kediyle zorla bir araya getirilmiş olur. Bu süreç hassas bir şekilde gizlenir, muhtemelen birçok evcil kedi ciddi biçimde yaralanmakta hatta öldürülmektedir. (Yetişkin bir servalin ağırlığı 18-20 kg, omuz yüksekliği 55-60 cm civarındadır, yani yetişkin bir kedinin 3-4 katı gibi düşünülebilir.) 

Bu ilk çiftleşmeden doğan ve "Filial 1" (F1) olarak adlandırılan yavrular genelde fazla vahşi oldukları için satılamaz; dolayısıyla, çiftleştirmek için daha az vahşi davrananları ayrıldıktan sonra geri kalanlar, doğaya salmak da mümkün olmadığı için, bütün ömürlerini küçük kapalı hacimlerde işkence denebilecek bir yaşama mahkum olarak geçirmek zorunda kalır. Vahşi davranışlar, F1 kedilerle evcil kedinin çiftleşmesiyle elde edilen ikinci kuşak (F2) yavrularda da fazlasıyla vardır, dolayısıyla onların da kaderleri F1'lere benzer. Bu zincir F3, F4, F5, F6 diye, çoğunluğu satılabilir, kârı yüksek bir nesil elde edilene kadar devam ettirilir. Buna rağmen birçok F5 sahibi, kedilerine hakim olamadıklarını, aşırı aktif olduklarını, kendilerine ya da evlerine zarar veren davranışlarını engelleyemediklerini, özellikle misafirlere ya da diğer petlere karşı çok agresif olabildiklerini bildirmektedir. Kedilerin davranış problemleriyle ilgili danışmanlık hizmeti sunan, "My Cat From Hell" adlı TV programının yapımcısı Jackson Galaxy, bir Youtube videosunda "Bengal ve savana sahipleri olmasa işsiz kalırdım." demiştir.

Bunlara ek olarak, insanlar tarafından yapay seçilimle tasarlanmış tüm hayvanlarda olduğu gibi bu kedilerde de genetik bazı sağlık sorunları görülmektedir. Piruvat kinaz eksikliği (alyuvarların ömrünü belirleyen bir enzimin eksikliği ve anemi oluşması), ilerleyici retina atrofisi, düz göğüslü yavru kedi sendromu (ing. flat chested kitten syndrome) bengallerde görülmektedir. Ayrıca bengaller kalça displazisine de eğilimlidir ve hipertrofik kardiyomiyopati (kalp duvarlarının kalınlaşması) görülme sıklığının da diğer türlere göre daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Savana kedilerinde de piruvat kinaz eksikliği görülmektedir. Genel olarak, bu tip melez kedilerle ilgili bilimsel veriler henüz yeterli düzeyde olmadığı için olası başka genetik hastalıkların varlıkları da henüz tespit edilmemiş olabilir.

Konunun diğer kirli bir yüzü ise illegal vahşi yaşam ticaretinin düzenli olarak desteklenmesi ve merdivenaltı bir sektörün ortaya çıkmış olmasıdır. Bu kedilerin üretimi için vahşi hayvanlar kaçak olarak yakalanmakta ve kötü koşullarda yaşatılarak hayatları mahvedilmektedir. İngiltere'de bu hayvanların korunmasıyla ilgili çalışan bir kurum olan Wildheart Trust, bu hayvanların maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik zararlara yıllardır tanıklık ettiklerini, doğal popülasyonların üzerinde de önemli bir baskı oluştuğunu, üretimin yasaklanması gerektiğini bildirmiştir.

Kedi bakımı konusunda dünyadaki en saygın kurumlardan olan International Cat Care bu tip kedilerin çoğaltılmasını ve alınmalarını desteklemediğini duyurmuştur. 


Kaynaklar:

KARAR VERDİM, SOKAKTAN KEDİ SAHİPLENECEĞİM. NELERE DİKKAT ETMELİYİM?

Sokakta başının çaresine bakabilecek bir kediyi alıp eve sokmanın onun için iyi mi kötü mü olacağı uzun uzun tartışılabilir, kolay bir konu değil. Ev yaşamının pozitif yanlarıyla beraber ciddi negatif yanları da var bir kedi için. Bu nedenle, durumu kötü olan ve sokakta kalırsa yaşayamayacak durumda olan kedileri (yavru ya da yetişkin), sokağa terk edilen kedileri, annesi olmayan yavruları almak daha doğru olacaktır. İlla yavru almaya odaklaklanmak da çok doğru bir yaklaşım değildir çünkü bu dönem gerçekten çok kısa sürer ve kediniz yavruluk şirinliğinden hemen çıkar. Bulunduğunuz çevrede, parklardaki ya da sokaklardaki kedilere bakan hayvanseverler varsa, bu özellikteki hayvanları bulmak için onlara ve veterinerlere danışabilirsiniz. 

Kediyi bulup eve getirmeden önce evdeki hazırlıklarınızı tamamlamış ve veterinerinizi tespit etmiş olmanız çok iyi olur. Kediyi sokaktan aldıktan sonra ilk yapmanız gereken veterinere gidip gerekli tıbbi bakımı kedinize sağlamaktır. (Parazit ilaçları, aşılar ve tedavi edilmesi gereken çeşitli durumlar olacaktır. Kötü durumda bir kedi bulduysanız bu ilk dönemde sık sık veteriner ziyaretleri yapmanız gerekebilir. Buna hazır olun.) Özellikle kritik olan bu dönemde kediye yönelik kafanıza göre iş yapmayın ve veterinerinizin söylediklerine harfiyen uymaya dikkat edin. (Süt verip zaten hasta olan bir yavru kediyi ishalden öldürebilirsiniz mesela. Kedilerin çoğu laktozu sindiremez.) Bir konuda ne yapmanız gerektiğinden emin değilseniz veterinerinize en azından telefonla mutlaka danışın.

NASIL İYİ VETERİNER BULABİLİRİM?

Oldukça önemli bir konu. İyi veteriner kolay bulunabilen bir şey değil ülkemizde. Bu tabi ki iyi veterinerlerin olmadığı anlamına gelmiyor. Mesleğini seven, gelişmeleri takip eden, sağlığı her zaman ticaretin önüne koyan veterinerler çok az olmakla birlikte var.

Veteriner araştırmanızda şunlara dikkat edebilirsiniz:

KEDİMİ AÇIK BALKONA ÇIKARABİLİR MİYİM? DÜŞER Mİ?

Önlemsiz asla yapılmaması gereken şeylerden biri. 

Balkona çıkardığınız gibi kediniz düşmeyebilir hatta yıllarca hiçbir olay yaşanmadan balkona çıkan kediler de vardır. Ta ki bir gün düşene kadar.

Kedinizin avcılık içgüdülerini tetikleyecek bir canlının çevrede olması (balkon korkuluğundaki bir sinek ya da böcek mesela) rahatlıkla kedinizin düşmesine neden olabilir. 

Diğer taraftan, evde yaşayan bir kedinin balkona çıkması onun için çok değerli bir durumdur. Hava alır, havadaki kokuları alır, güneş görür, etrafı gözler, az da olsa onun için çok önemli olan dışarı duygusunu tadar. Bunu kedinize sunmak için, kedi koruma fileleleri yardımıyla açık balkonunuzu kedi-güvenli hale getirebilirsiniz.

KEDİM X. KATTAN BALKONDAN DÜŞTÜ. NE YAPMALIYIM?

Böyle bir durumda, alçaktaki katlar dahil kaçıncı kattan düşmüş olursa olsun HEMEN veterinere götürmelisiniz. Gözle görülür bir şey olmasa bile iç kanama olabilir ve kediniz bunu size söyleyemez. 

ACİL BİR DURUMDA NE YAPMAM GEREKİR?

Öncelikle acil durumda ne yapacağınızı önceden planlamalısınız. Her saniyenin değerli olduğu bir acil durum oluştuğunda ne yapacağınızı düşünmekle zaman kaybedemezsiniz; zaten o stres ve panik halinde vereceğiniz kararlar muhtemelen doğru da olmayacaktır.

KEDİLER EVDE YALNIZ KALABİLİR Mİ?

Kediler evde yalnız kalmaktan hoşlanmaz çünkü zaten olması gerekenden daha az uyaran içeren çevresi iyice uyaransızlaşmış olur. Ayrıca bu uyaransızlaşma onun için en önemli olan uyaranlardan (ve daha da önemlisi, kaynaklardan) birinin ya da birkaçının, yani evdeki insanların eksilmesiyle gerçekleşmiş olur. Yaşamsallıklarının önemli bir bölümünün size ve evdeki diğer insanlara bağlı olduğunun farkında oldukları için de tamamen yalnız kalmak kedilerimiz için oldukça stresli bir durum olabilir. Buna ek olarak, evde yalnız kalan kedi sizin birkaç saat sonra geri geleceğinizi de bilemez; dolayısıyla, özellikle bu rutine alışmamış kedilerin "terk edilme duygusu" gibi bir duyguyu ve getirdiği stresi yaşıyor olmaları da fazlasıyla ihtimal dahilindedir. İnsanların çoğu, kedilerini evde yalnızken gözlemleyemediği için durumun bu kadar vahim olabileceğini düşünmek istemez ama gerçek aslında hiç de hoş olmayabilir. Aşağıdaki videoda sahibi evi sabah terk ettikten sonra ciddi düzeyde stres yaşayan bir kediyi ve Jackson Galaxy'nin evde yalnız bırakılan kedilerin sahiplerine tavsiyelerini izleyebilirsiniz.   

KEDİ YIKANIR MI? KEDİMİ YIKAMALI MIYIM?

Hayır, yıkamamalısınız. Van kedileri gibi istisna bazı kediler dışında kedinin doğasında suya girmek diye bir şey yoktur; dolayısıyla ıslanmayı, suyun altına girmeyi hiç sevmezler. Kediler kendilerini gayet iyi temizleyecek şekilde evrimleşmişlerdir. Dişleri, dilleri ve tükürükleriyle kusursuz bir kürk temizlik ve bakımı gerçekleştirirler. Kediniz kendini temizlemiyorsa bir sorun var demektir; veterinerinizle iletişime geçebilirsiniz. 

İstisna: Kirli, yapışkan, zehirli vb. bir şeyle kediniz kirlenmişse kedinizi yıkamanız gerekir. Böyle bir durumda:

Kısmen yararlanılan kaynak: https://pets.webmd.com/cats/bathing-your-cat#1

İstisna 2: Sfenks gibi kürksüz kedilerin kürksüzlük kaynaklı ortaya çıkan yağlanma sorunları nedeniyle düzenli yıkanması gerekir. Detayları veterinerinizden öğrenebilirsiniz. Neden bu tür kedileri almamanız gerektiğini öğrenmek için şurayı ya da daha kapsamlı bilgilenmek istiyorsanız Evrim Ağacı'ndaki şu yazıyı okuyabilirsiniz. 

CATNIP, KEDİ NANESİ, KEDİ OTU, VALERİAN, MATATABİ, TATAR HANIMELİ... BUNLAR NEDİR, KEDİ BAKIMINDA NE İŞE YARARLAR?

Kedileri etkileyen bu dört farklı bitki türü, piyasadaki ürünlerde şu isimlerle karşınıza çıkabilir:

Bunlar kedilerin bir kısmını çeken, kokularına ve tatlarına kedilerin kısa süreli yoğun reaksiyonlar verdiği bitkilerdir. En bilineni kedi nanesidir (catnip). Bitkideki nepetalakton adlı organik bileşiğin kedileri (kaplan ve leoparları da) pozitif  etkilediği, beyinlerindeki ödül ve zevk sistemini aktive ettiği tespit edilmiştir. Kedilerin %68'i, genelde 1 yaşından sonra bu bitkinin tazesinin ve kurutulmuşunun tadına ve kokusuna farklı tepkiler verir. Bazısı biraz gevşer ve rahatlar, bazısı biraz daha enerjik bir hal alır, bazısı kendinden geçer. Bu tepkiler kalıcı değildir ve uzun da sürmezler. Birkaç dakika içinde tepkiler kaybolur. Bu tepkilerdeki ortak davranış kedilerin başlarını ve vücutlarını bu bitkilere sürtmeleri, üzerlerinde yuvarlanmalarıdır. 

Matatabi'de de nepetalaktona benzer bir organik bileşik olan nepetalaktol bulunmaktadır ve kediler buna da kedi nanesine benzer tepkiler vermektedir. Görece az denekli bir araştırmada daha fazla sayıda kedi, kedi nanesi yerine matatabiden etkilenmiştir. Yani öncelikle matatabiyi denemek daha mantıklıdır.

Kedilerin bu bitkilere reaksiyonu cinsel olgunluğa eriştikten sonra başlar. Bazı kediler ömürleri boyunca hiç etkilenmeyebilir de. Bununla birlikte, kedilerin %94'ünün bu dört bitkinin en az birinden, %24'ünün ise hepsinden etkilendiği tespit edilmiştir; yani kediniz kedi nanesinden etkilenmiyorsa üzülmeyin, muhtemelen diğer üç bitkinin en azından birinden etkilenecektir, hepsini tek teke deneyin.

Kedilerin bu bitkileri kokladıklarında aşırı keyif almanın dışında baş ve vücut sürtme, üzerinde yuvarlanma şeklinde karakterize olan bu dikkat çekici davranışları neden gösterdiklerini anlamaya çalışan bir bilimsel araştırmada, nepetalaktol'un (matatabi) sivrisinek uzaklaştırıcı etkisinin olduğu ve kedinin sürtünürken bitkideki bu molekülü kafasına ve kürküne yaydığı ve bu şekilde sivrisinekleri (muhtemelen başka ısıran böcekleri de) etkili bir şekilde uzaklaştırdığı görülmüştür. Başta kalp kurdu olmak olmak üzere kediler için doğada ölümcül olabilecek başka parazitlerin de taşıyıcısı olan sivrisinekleri uzak tutan bu davranışların evrimsel süreçlerde neden ve nasıl seçilmiş olabileceği de böylece ortaya çıkmaktadır. Aynı durum catnip için de geçerlidir; onun da sivrisinek uzaklaştırıcı etkisi tespit edilmiştir.

Piyasada kedi nanesi (catnip), kedi otu (valerian ya da baldrian olarak da satılır) ve gümüş asma (matatabi olarak satılır) içerikli ürünler rahatlıkla bulunabilmektedir. (Kedi nanesini saksıda ya da bahçede kendiniz de yetiştirebilirsiniz.) 1 yaşını geçmiş kedileriniz için bu ürünleri alıp hangilerinden etkilendiklerini tespit edip onlara sunabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken şey, kedinizin duyarlılığını azaltmamak için bu bitkileri ya da ilgili ürünleri birkaç günde bir, kısa süreler için (3-5 dakika) kedinize sunmanız, sürekli ortalıkta tutmamanızdır. Bunun dışında, çok kedili evlerde bu bitkileri kedileri birbirlerinden ayırarak vermek gerekebilir çünkü baskın kişilikli bir kedi bitkiden etkilendikten sonra daha enerjik bir hal alıp diğer kedilere saldırabilir. (Aşağıdaki BBC videosunda hem catnip'e verilen pozitif reaksiyonları hem de bazı kedilerdeki saldırganlaşmayı görebilirsiniz.)

>>>

"Kedilere catnip verildiğinde ne olur?"| BBC Earth

Gümüş asma (Silver vine, Matatabi, Actinidia polygama), Wikimedia 

Kedi nanesi (Catnip, Nepeta cataria), Wikimedia 

Kedi otu (Valerian, Valeriana officinalis), Wikimedia 

Tatar hanımeli (Tatarian honeysuckle, Lonicera tatarica), Wikimedia  

Not: Piyasada kedilerin sindirimlerine yardımcı olsun diye yemeleri için satılan ve yanlış bir şekilde "kedi otu" denen çimenler aslında buğday vb. tahılların çimleridir. Bu tür ürünler valerian değildir. Piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz organik buğday, arpa, çavdar, yulaf ve keten tohumlarını evde bir kaseye koyacağınız toprakta çimlendirerek bu tip ürünleri kolaylıkla üretebilirsiniz.

Kaynaklar ve ileri okuma:

TOPAKLARI PARÇALAMADAN KEDİ KUMU NASIL TEMİZLENİR ? 

Topaklanan kedi kumunuzun günlük temizliğini yaparken idrar topaklarını parçalamazsanız kumunuz temiz kalır. Bu şekilde hem kedinizin tuvalet kullanımını kolaylaştırırsınız hem de kumunuz çok daha uzun süre dayanır. 10 kg'lık topaklanan ince kedi kumunu, topakları hiç parçalamazsanız, bir kedi için, hiç koku yapmadan 1.5 aya yakın kullanabilirsiniz. 

Kumun topaklanma performansı düşükse ve/veya küreği kuma sokarken topağa denk gelirseniz topaklar parçalanır. İkisini de önleyebiliriz.

Topağı küreğe alıp hafif hafif salladığınızda parçalanmıyor olması lazım. Bu hareket sırasında bile topak dağılıyorsa kumunuzu değiştirmeniz iyi olur. Topakların kaya gibi olmasına gerek yok ama bu kadar kolay da parçalanmaması gerekir.

>>>

Kumun içindeki topakların yerleri belli olmuyor olsa da bunları hiç parçalamadan alabilirsiniz:

KEDİ SAĞLIĞIYLA İLGİLİ KONULAR

KEDİ KISIRLAŞTIRMALI MIYIM?

Kedilerimizi, hem onların kendi refahıyla hem evdeki ortak yaşamın sorunsuzluğuyla hem de sokaklardaki kedi popülasyonuyla ilgili birçok farklı nedenden dolayı hiç yavrulatmadan kısırlaştırmamız gerekir. (Kısırlaştırmadan önce yavrulatmanın faydalı olduğu bir hurafedir.) Bu konunun ele alındığı, güncel tıbbi kabullere göre hazırlanmış olan Cats Protection kılavuzuna Türkçe olarak bu linkten ulaşabilirsiniz

Kısırlaştırmanın tek negatif etkisi kedinizin daha kolay kilo alır hale gelmesidir. Bu nedenle kısırlaştırma sonrasında kısırlaştırılmış kediler için üretilmiş mamaları kullanmanız ve günlük porsiyonları mutfak tartısıyla tartarak vermeniz, ödül mamaları kullanıyorsanız günlük mama porsiyonundan bunların karşılığı olan miktarları düşmeniz ve kedinizi her gün kedi oltasıyla 2x15 dakika oynatmanız özellikle önemlidir.

KEDİMİN DİŞLERİNİ FIRÇALAMALI MIYIM? KEDİMİN DİŞLERİNİ NASIL FIRÇALARIM?

Kediler vahşi yaşamda avlarını parçalayarak ve eti kemikten koparıp sıyırarak yerken diş yüzeylerinde oluşan sürtünme kuvveti mikroorganizma birikimlerini de kazıyarak doğal bir temizlik de gerçekleştirmiş olur. Kedi bakımında kullandığımız hiçbir mamada bu durum söz konusu değildir.  Dolayısıyla, yetişkin kedilerin (3 yaş ve üzeri) %70'inde diş ve diş eti hastalıkları görülmektedir. Bu problemler kediler için aşırı derecede ağrılı ve rahatsızlık vericidir. Çözümleri de insanlarda olduğu kadar basit değildir çünkü genel anestezi altında diş kaybıyla sonuçlanan görece riskli ve uzun, ameliyat niteliğinde müdahaleleri gerektirirler. Yani, kedimizin de dişlerinin her gün fırçalanması gerekir. Bu sadece kademelendirilmiş bir eğitim sürecinden sonra yapılabilecek bir şeydir, aksi takdirde kedi en iyi ihtimalle aşırı derecede rahatsız, hatta belki de travmatize olur. Bu eğitimin nasıl verilebileceğini öğrenmek için Kedi Eğitimi bölümündeki "Diş Fırçalama Eğitimi" sayfamıza bakabilirsiniz.

Not:

Ağız ve diş sağlığı alanında uzmanlaşmış veteriner Dr. Efe Onur'un kedi ve köpeklerin ağız sağlığıyla ilgili söyledikleri için videoya bakabilirsiniz. 

KEDİM KAÇ YAŞINDA? KEDİMİN YAŞININ İNSAN YAŞI KARŞILIĞI NEDİR? KEDİMİN YAŞININ İNSAN YAŞI KARŞILIĞINI BİLMEK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Pet olan kediler ortalama 13-14 yıl yaşar. Kediler hayatta yaklaşık 3 yıllarını tamamladıklarında fiziksel ve davranışsal olgunluğa erişirler ve bu yaştan sonra dış görünümleri çok az değişir; dolayısıyla yetişkin bir kedinin yaşını belirlemek zordur. Bununla birlikte, üç yıldan sonra kedilerin dış görünüşünde yaşlarına karşılık gelen net değişimler oluşmasa da "içeride" yaşlanmaya tabii ki devam ederler. Bu nedenle, kedinizin yaşının insan yaşı karşılığını ve hayatının hangi evresinde olduğunu bilmek; sağlığıyla, davranışsal ve çevresel gereksinimleriyle ilgili olarak neler yapmanız, nasıl davranmanız gerektiğini kestirebilmeniz açısından önemlidir. 20 yaşındaki bir insanla 50 yaşındaki bir insanın sağlıkları, istekleri ve gereksinimleri nasıl farklıysa kedilerde de farklar vardır ama ikisi de dışarıdan aynı yaşlarda kedilermiş gibi görünür.

Maine Coon ırkı kedilerin 10 aylığa kadarki gelişimleri

👇

Kedilerin yaşının insan yaşı karşılığını belirlemek için yaşı 7'yle çarpma gibi yöntemler önerilmiştir fakat bu vb. lineer hesaplama yöntemleri kedinin olgunlaşma ve yaşlanma dinamiklerini hassas bir şekilde yansıtmaz. Bunları daha doğru bir şekilde hesaba katmak için kedinin hayattaki birinci yılının sonunu 15 insan yaşına, ikinci yılının sonunu ortalama 24 insan yaşına denk sayıp sonraki her yıl için ortalama 4 yaş aldığını kabul eden bir çevrim yöntemi kullanılmaktadır. Aşağıdaki tablo buna uygun olarak hazırlanmıştır. Kedinizin yaşının insan yaşı karşılığını ve yaşamının hangi evresinde kabul edilmesi gerektiğini görebilirsiniz. İnsanlarda olduğu gibi kedilerde de, yaşlanma hızı açısından bireyler arasında önemli farklar olabileceği unutulmamalıdır. Bu yaşam evreleri, kedilerin fiziksel ve davranışsal özelliklerinin olgunlaşma ve yaşlanmaya bağlı değişimlerine göre belirlenmiştir, dolayısıyla kedilerimizde belirli fiziksel ve mental değişimlerin ne zaman gerçekleşeceğine dair bize fikir verirler. Sürekli bebeklikle küçük çocukluk arasında algıladığımız kedimizi aslında 2. yaşı bittiğinde gençlikten yetişkinliğe geçmiş 24 yaşındaki bir insana, 6. yaşı bittiğinde 40 yaşındaki bir insana, 10. yaşı bittiğinde ise artık yaşlılığa geçen 60 yaşındaki bir insana denk gibi düşünülebiliriz. Bize göre ne kadar hızlı yaşlandıklarını hiç unutmamalı, bu bilinçle yaklaşmalı ve onlarla geçireceğimiz kısa zamanımızın değerini bilmeliyiz.   

👇

Kediniz 2 yaşından küçükse insan yaşı karşılığı için aşağıdaki tabloya bakınız.  

Kedi yaşının insan yaşı karşılığını ve kedilerin yaşam evrelerini gösteren International Cat Care tablosu.

👇

Bu yaşam evrelerinin her birinde sağlık ve davranışlar açısından farklılaşan durumlar söz konusudur. Aşağıda sağlık odaklı olarak bu evrelerde öne çıkan durumlar anlatılmaktadır.

KEDİLERİN YAŞAM EVRELERİ

Yavruluk (0 - 6 ay): 

Kedilerin çok hızlı büyüdükleri, genellikle cinsel olgunluğa tam olarak ulaşmadıkları bir dönem.

Kedinizi bu dönemde sahiplendiyseniz veterinerinizle doğumdan gelen sağlık problemleri olup olmadığı, aşı programı, evde ona sunacağınız yaşam koşulları, beslenme, kimlik düzenleme (karne, mikroçip) ve davranışlarla ilgili konuları konuşmalısınız. Kediler 4 aylıktan itibaren kısırlaştırılabilir, kısırlaştırmayı da planlamalısınız. (Kedinizde bağışıklık sistemini negatif etkileyen ve operasyon sürecindeki riskleri arttıracak corona virüsü vb. gereken durumlar olabilir. Varsa, kısırlaştırmadan önce bunların mutlaka tespit edilmesi, operasyon öncesinde bağışıklık güçlendirici hazırlıkların ve gerekli tetkiklerin yapılması gerekir. Veterineriniz size böyle konulardan bahsetmediyse, özellikle de kediniz sokak kedisiyse, hemen başka bir veteriner arayışına girebilirsiniz. Kedinizin ölüm riskini umursamıyor ya da bunları bilmeyecek kadar mesleğinde yetersiz demektir.)  

Olası sağlık problemlerini zamanında fark etmek, tırnak kesimi ve diş fırçalama gibi rutin bakımlar için kedinizin ağzının, dişlerinin, kulaklarının ve tırnaklarının incelenmesine alışması gerekir. Kedinizi bunlara alıştırmayı, kontrolleri ve bakımları nasıl yapacağınızı veterinerinizle konuşun ya da kendiniz güvenilir kaynaklardan bilgilenin. ("Eğitim" sayfalarımızda kedilerin yeni şeylere alıştırılmasıyla ilgili işinize yarayacak birçok bilgi ve örnek bulunmaktadır.) Yavru kedi bakımını her yönüyle ele alan İngilizce bir iCatCare dokümanı için "Yararlı Şeyler" sayfasında "Dokümanlar" bölümüne bakabilirsiniz.

Çocukluk ve gençlik: (7 ay - 2 yaş): 

Kedilerin fiziksel olarak nihai büyüklüklerine ulaştığı, hayatı ve hayatta kalmayı öğrendikleri dönem.

Bu dönemdeki kediler çok aktiftir, bu yüzden, özellikle de dışarı çıkıyorlarsa, önemli bulaşıcı hastalıklara, kavga, avlanma ve travma kaynaklı problemlere daha açıktırlar. Kedinizin 1 yaş civarında ilk rapel aşısı (pekiştirme aşısı) yapılır, bu önemlidir çünkü riskin arttığı bu dönemde karşılaşabileceği önemli bulaşıcı hastalıklardan korunmuş olur. Kedinizi dışarı çıkarmıyorsanız bile sokaklarında milyonlarca hasta kedinin olduğu ülkemizde eve virüs ya da bakteri taşımamız ve kedimizin bunları ayakkabılarımızdan, torbalardan ya da benzeri fiziksel taşıyıcılardan kapması zor değildir. Kedinizin bedensel ve duygusal olarak hızla olgunlaştığı bu dönemde çevresel gereksinimlerini doğru ve yeterli şekilde karşılamaya ve ayrıca kısırlaştırma sonrası kilo artışı riskini de hesaba katarak beslenmesine ve kilosuna da düzenli kontrollerle dikkat etmek gerekir.

Yetişkinlik (3 yaş - 6 yaş): 

Fiziksel ve davranışsal olarak tam olarak olgunluğa varılan dönem. Bu dönemde kediler genel olarak sağlıklı ve aktif olmaya devam ederler.

Bu dönemde sık karşılaşılan problemler, obezite, diş ve diş eti hastalıkları, sistit (mesane iltihabı), bağırsak hastalıkları, kalp hastalığı ve davranış problemleridir. Özellikle dışarı çıkarılan kediler bu dönemde hâlâ çok aktiftir ve parazit ilaçlarının düzenli uygulanması önemlidir.

Yetişkin kedilerin %70'inde diş ve diş eti hastalıkları görülmektedir. Bunlar, kedi için aşırı derecede rahatsızlık veren ağrılara ve diş kayıplarına neden olabilir. Diş hastalıkları tespit edildiğinde çoğunlukla genel anestezi uygulanır, gerekli inceleme, müdahale ve temizlik ancak böyle yapılabilir. Bu nedenle düzenli kontroller ve düzenli diş fırçalama önemlidir. Kedinizi pozitif pekiştirmeyle diş fırçalamayı kabul etmesi için eğitebilirsiniz; özellikle bunu küçüklükte yaparsanız işiniz daha da kolaylaşacaktır. Kedinizi eğer ıslak mamayla besliyorsanız, diyetine biraz kuru mama katarak da dişlerinin temiz kalmasına yardımcı olabilirsiniz. 

Geç yetişkinlik (7 yaş - 10 yaş):

40'ların ortalarıyla 50'lerin ortaları arasında olan insanlara denk oldukları dönem.

Bu dönem, kediniz hâlâ genç görünse de daha yaşlı kedilerde görülen; diyabet, üriner sistem hastalıkları, hipertirodi, yüksek tansiyon ve kanser gibi hastalıkların riskinin arttığı bir dönemdir. Bu nedenle, kedinizi daha hassas gözlemlemeli, kürkün kötüleşmesi, letarji, kilo kaybı, kusma, ishal, kabızlık, iştah ya da su içmede farklılıklar, idrarda farklılıklar, aktivitede azalma vb. gördüğünüz herhangi bir sıradışı durumda hemen veterinerinizle iletişime geçmelisiniz. Bu dönem aynı zamanda obezite riskinin arttığı bir dönemdir. Kedinizi düzenli olarak tartarak kilo kontrolüne önem vermelisiniz. 

Yaşlılık (11 yaş-14 yaş) ve ileri yaşlılık (15 yaş üzeri):

Bu dönemlerde birçok sağlık sorunuyla aynı anda karşılaşabilirsiniz fakat bunların birçoğu tedavi edilebilir hastalıklardır. Yaşlanma ilerledikçe, tiroid bezi hastalıkları, tansiyon, böbrek hastalıkları, artrit (kireçlenme), diyabet, kanser gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. İnsandaki yaşlılık bunamasının benzeri bir durum kedilerde de görülebilmektedir. Bu durumdaki kedilerde kafa karışıklığı, içe kapanıklık, amaçsızca dolanarak aşırı miyavlama gibi davranışlar görülebilir fakat bunlar başka hastalıklarda da görülebildiği için tam bir muayene gereklidir.

Yaşlı kedilerde dehidrasyona bağlı kabızlık görülebilir. Bazı yaşlı kedilerdeki dehidrasyona eğilimli olmanın yanı sıra böbrek hastalıkları, diyabet ve hipertiroidi gibi hastalıklar da dehidrasyonu arttırabilir. Böyle kedilere yaş mama verilmesi su alımının artmasına yardım edecektir.

Yaşlı kediler kürk bakımlarını iyi yapamadıkları için deri ve kürk problemleri olabilir. Koku duyularının azalması, sindirim sistemlerinin iyi çalışmaması, diş problemleri gibi nedenlerden dolayı az yemek yiyor ve buna bağlı olarak kilo kaybediyor olabilirler. Yani yaşlı kediler hastalık işaretleri açısından daha yakından takip edilmelidir.

Kronik böbrek hastalığı, hipertiroidi, diyabet, artrit ve kanser; geç yetişkin, yaşlı ve çok yaşlı kedilerde rastlanan en ciddi beş sağlık sorunu olarak görülmektedir. Bununla birlikte, bu hastalıkların ve değişimlerin çoğu başarılı bir şekilde yönetilebilir ve çok yaşlı kedilerin bile iyi kalitede bir yaşamı olabilir.

Kaynaklar ve ileri okuma:

KEDİM AZ SU İÇİYOR, NE KADAR İÇMELİ, DAHA FAZLA SU İÇMESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİM?

Kediler doğal yaşamda su ihtiyaçlarının büyük bölümünü yakaladıkları avlardan yani etten (etin su oranı yüksektir) karşıladıkları için susama hislerinin yeterince güçlü bir şekilde evrimleşmediği düşünülmektedir. Bu nedenle, kuru mamayla beslenen kedilerin büyük bölümünün yeterli düzeyde su alamadıkları ve kronik dehidrasyon (vücutta suyun yeterli düzeyde bulunmama halinin sürekliliği) çektikleri bilinmektedir. Bu son derece sağlıksız bir durumdur. Kedilerin önemli bir bölümünde böbreklerle ve idrar yollarıyla ilgili hastalıkların baş göstermesi ve bunların tüm kedi ölümlerinin en çok rastlanan etkenlerinden olması durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Kedilerimizin su alımını arttırmak için aktif ve bilinçli bir çaba içinde olmamız gerekmektedir. Kediler için sağlıklı su tüketimi 50ml/kg/gün civarındadır; yani kedinizin vücut ağırlığının kilogramı başına günde 50 mililitre su (=50 gram su). Kediniz eğer 5 kilo ise günde 250 ml (50 ml x 5) su almalıdır; bu, içtiği su ve gıdasındaki suyun toplamı olarak düşünülmelidir. Gıdasının ne kadar su içerdiği ambalajların arkasında yazar. Kuru mamalar %7-%10 civarı, ıslak mamalar %65-%80 civarı su içerir.

Musluktan sızan su huzmesinden su içen, dili dışarıda tekir kedi.

Kedilerin su tüketimini arttırmak için neler yapabiliriz?


UYARI: Kedilerin su içme davranışlarının incelendiği bir araştırmada kedilerin çeşitliliğe fazlaca ilgi duydukları gözlemlenmiştir. Bu nedenle, içinde kahve, çay ya da enerji içecekleri bırakılan bardaklar, zehirli ilaçların karıştığı suları içeren saksılar ve altlıkları, çiçek sulama kapları, banyoda içinde deterjanlı su bulunabilecek kaplar, kışın donmasın diye antifriz eklenen süs havuzlar vb. kediler için tehlikelidir, meraklarına yenilip bunları denemek isteyebilirler. Bu tür durumlara dikkat ediniz, kedinizin zarar görmesini engelleyecek önlemleri alınız. 


Yararlanılan kaynak ve ileri okuma:

KEDİM İŞTAHSIZ VE KİLO KAYBEDİYOR, DAHA FAZLA YEMESİ İÇİN NE YAPABİLİRİM?

Sağlık sorunları nedeniyle her yaştan kedilerin iştahında zaman zaman azalma olabilir; bu nedenle, böyle bir durumu sezdiğiniz gibi veterinerinize gitmelisiniz ve müdahale edilmesi gereken sağlık sorunları varsa bu konuları ele almalısınız; fakat genel olarak, yetişkinlikten yaşlılığa geçen kedilerin, sağlık sorunları, duyuların zayıflaması, sindirimin zorlaşması gibi nedenlerle iştahlarının azalması sonucu sağlıklı kilolarını korumakta zorlanabildikleri bilinen bir durumdur. Özellikle böyle durumlarda ıslak mamaları 37-38 dereceye ısıtarak vermenin işe yarayabileceğine dair bilimsel bulgular elde edilmiştir. 

Kedilerin yeni öldürülmüş av sıcaklığındaki yiyecekleri daha fazla tercih edecekleri hipotezinden yola çıkarak yaşlanan kedilerin hangi sıcaklıktaki ıslak mamaları daha fazla tercih ettiğini araştıran bir bilimsel çalışma yapılmıştır. 

"Yaşlanan kediler sıcak gıda tercih ediyor" başlıklı bu çalışmada 8-14 yaş aralığında 32 kedi incelenmiştir. Bu çalışmada kedilere "gravy soslu et parçaları" tipindeki bir mama 6⁰C,  21⁰C ve 37⁰C sıcaklıklarından ikisinde, iki ayrı kapta sunulmuştur. Çalışma süresince her kediye her ikili kombinasyon farklı günlerde sunulmuş ve hangisinden ne kadar yedikleri ölçülmüştür. Kediler belirgin bir farkla daha sıcak olan mamaları tercih etmişlerdir. 37⁰C olan mama en çok tercih edilen mama olmuştur.

Bu çalışmada araştırmacılar kedilerin tüketim miktarlarına ek olarak ısıtma işleminin mamanın kıvamına ve tatla ilgili bazı kimyasal özelliklere etkisini de analiz etmişlerdir. Sıcaklık artışının gravy sosun kıvamına etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Buradan yola çıkarak, kedilerin daha sıcak mamayı tercih etmelerinin nedeninin gravy sosun kıvamındaki değişim olabileceği ihtimalini eleyebiliriz. Araştırmacılar mamanın koku ve tadını etkileyen ve uçuculuk profili (ing. "volatile profile") olarak adlandırdıkları bazı maddeleri de gaz kromatografisiyle ölçmüşler ve bunların her üç sıcaklığa göre değiştiğini tespit etmişlerdir. Peynir gibi gıdaların tatlarıyla, keskin tatlarla ilişkilendirilen ve köpeklerin de çekici bulduğu hekzanoik asitlerde ve tuzlu, fırında kızartmayla ve etsel tatlarla ilişkilenen S-bileşiklerinde artış tespit edilmiştir. Buna ek olarak, sıcaklık artışıyla birlikte bazı turunçgil tatlarıyla ilişkili terpenlerin ve yağların bozulmasıyla ortaya çıkan hekzanalın azaldığı tespit edilmiştir. Bu bulgular da 37⁰C sıcaklıktaki mamayı kedilerin neden daha çekici bulmuş olabileceklerine dair ipuçları vermektedir.

Bu çalışmada 8 yaş ve üzerindeki kediler test edilmiş olsa da daha genç kedilerde de bu yöntemin işe yaramaması için pek bir sebep yok. Kediniz eğer iştahsızsa ya da alışık olmadığı yeni bir ıslak mama vermeye başladıysanız mamayı 37⁰C'ye ısıtarak vermeyi deneyebilirsiniz. 

Kaynaklar ve ileri okuma:

KEDİME VETERİNERE GİDERKEN YA DA YOLCULUKLARDA SAKİNLEŞTİRİCİ İLAÇ VEREBİLİR MİYİM?

Kedinizi çok fazla strese sokabilecek durumlarda sakinleştici ilaç kullanmak doğru bir çözümdür. Uzun yolculuklar, uçak yolculukları, veterinere gitme vb. olaylar bazı kediler için çok stresli hatta travmatize edecek kadar korkutucu olabilir. Böyle bir kediyle veteriner ziyareti sizin için de çok zor olabilir, hatta yaşadığınız deneyim sizi veterinere gitmekten vazgeçirebilir. Buna ek olarak veterinere gitmeyi başarsanız bile çok korkmuş bir kedinin muayenesi olması gerektiği gibi yapılamayabilir.

Böyle durumları yaşamamak için veterinerinizle konuşarak kedinize sakinleştirici bir ilaç verebilirsiniz. Bu konuda "gabapentin" etkinliği ve güvenilirliği kabul edilen bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde sıkça yazılan Sedapet bir gabapentin değil, acepromazine ilacıdır. Yan etkileri uzun, ağır ve hatta bazı kedilerde tehlikeli olabilmektedir. (Küçük kedilerde, yaşlı kedilerde, kalp, böbrek ya da karaciğer sorunları olan kedilerde, ciddi düzeyde hasta kedilerde acepromazin bazlı sedatifler kullanılmamalıdır.)

Kaynaklar ve İleri Okuma

KEDİLER SICAKTAN ETKİLENİR Mİ? SICAK YAZ GÜNLERİNDE KEDİM İÇİN NELER YAPABİLİRİM?

Kediler genelde sıcak yerleri seven hayvanlar olsa da çok sıcak yaz günleri onlar için de bunaltıcı ve problemli olabilir. Böyle zamanlarda özellikle dikkat etmemiz gereken bazı konular ve onları rahatlatmak için yapabileceğimiz bazı şeyler var:

Serinlemek için banyoda jakuzinin üzerinde kıvrılmış, fotoğraf makinesine bakan, yeşil gözlü tekir kedi.
Güneşli bir günde, belli bir sıcaklıkta, bir arabanın iç sıcaklığının ne kadar sürede ne kadar artacağını gösteren tablo.
Kaynak: https://www.insider.com/how-hot-does-a-car-get-in-the-sun

Sıcak günlerde kedinizin serinlemesine yardımcı olmak için yapabilecekleriniz:

UYARI: Kediniz basık yüzlü (iran, british shorthair vb.); uzun ya da kalın kürklü; yaşlı, şişman ya da sağlık problemleri olan bir kediyse sıcakla baş etmekte çok daha fazla zorlanacaktır. Kediniz bu gruplardan birindeyse genel olarak sıcaklık konusunda daha dikkatli olmalısınız. Yukarıda anlatılanlardan kedinizi doğrudan ilgilendirebilecek maddelere ekstra önem vermelisiniz. Örneğin kediniz iran cinsiyse kürk bakımını çok daha hassas ve düzenli yapmalısınız. Ya da kediniz sfenks ise cildin güneşten korunması konusunu özellikle ciddiye almalısınız ve veterinerinizle konuşmalısınız. 

UYARI: Kürkün birçok fonksiyonu vardır. Yaz günlerinde hayvanı sıcaklık açısından rahat ettirmek için yapılan kürk tıraşı başka birçok açıdan sorunlar ve riskler doğurur. Özel tıbbi gereklilikler haricinde hiçbir kedinin bu sebeple tıraş ettirilmesine gerek yoktur. Kediniz kısa kürklüyse (dışarı çıksa da çıkmasa da) ya da kediniz evde yaşıyorsa (kürkü ne tipte olursa olsun) zaten kedinizi serin tutmak için yukarıda yazılanlara dikkat etmeniz fazlasıyla yeterli olacaktır. Kediniz uzun tüylüyse ve dışarı çıkıyorsa kürk tıraşı yaparak ortaya çıkaracağınız yeni riskler kedinizin aşırı ısınmasından daha fazla olacaktır. Yani bu durumda da kürk tıraşı yaptırmamalısınız. 

Yararlanılan kaynaklar:

KEDİMİ SICAK ÇARPMIŞ OLABİLİR Mİ? NE YAPMALIYIM?

Sıcak çarpması insanlarda olduğu gibi kedilerde de ciddi bir sağlık riskidir ve hızla ölümcül bile olabilir. Uzun süre çok sıcak, nemli ya da havalandırmasız ortamlarda bulunmak (böyle havalara maruz kalmak, böyle bir odada ya da arabada kapalı kalmak vb.), yetersiz gölgelenme, yetersiz su içme ve aşırı fiziksel aktivite göstermek gibi sebeplerden kaynaklanabilir. Nefes nefese soluma, nefessiz kalma, salya akıtma, kusma, dengesiz yürüme, devrilme, bayılma, diş etlerinin kıpkırmızı ya da çok solgun renkte olması gibi işaretleri vardır. Çok sıcak bir günde bu işaretlerden bir ya da birkaçını kedinizde gözlemliyorsanız acilen en yakındaki veterinere ulaşmanız gerekir. Bununla birlikte, herhangi bir nedenden dolayı veterinere hemen gitme şansınız yoksa ya da bu süreç zaman alıyorsa aşağıdaki ilk yardım maddelerini hemen uygulamaya başlamanız yerinde olacaktır.

Bunları yaparken en yakınınızdaki veterinerle iletişim kurmalı ve randevunuzu ayarlamalısınız.

Not: Çok sıcak olmayan bir günde bile kapalı bir aracın iç sıcaklığının hızla artacağını ve içeri bırakılmış bir kedi için hızla öldürücü olabileceğini unutmayın. Farklı dış sıcaklıklarda araç içi sıcaklığın kaç dakikada ne kadar yükselebileceğini gösteren bir tabela için bir önceki soruya bakınız.  

Yararlanılan kaynaklar:

KEDİM ZEHİRLENMİŞ OLABİLİR Mİ? | KEDİLER İÇİN ZEHİRLİ BİTKİLER NELERDİR?

Ev bitkilerinin tamamına yakını kediler için zehirlidir; bu nedenle ya ev bitkilerinden tamamen kurtulmak ya da kedilerin erişme imkânı olmayacak şekilde konumlandırmak en iyi çözümlerdir. (Kedinizin bitki çiğneme ihtiyacını gidermek için ilaçsız olduğundan emin olduğunuz organik buğday, arpa, çavdar, yulaf tohumlarını evde çimlendirerek kedinize sunabilirsiniz.)  

Kediniz birden yığılıp kalırsa, arka arkaya kusuyorsa, şiddetli ishal olduysa ya da ağzındaki ve boğazındaki deride tahriş (kırmızılık, şişme, kabarcıklanma vb.) görürseniz zehirlenmiş olabilir, hemen veterinerinize ulaşmalısınız. Bir gün ya da daha uzun bir zaman için hareketsizleşme ve yemek yememe gibi bir durum gözlemliyorsanız da kediniz zararlı bir şeyi yutmuş olabilir; yine hemen veterinerinize ulaşın. 

Kedinizin zararlı ya da zehirli olabileceğini düşündüğünüz bir şeyi yediğini görürseniz kusturmaya çalışmayın. Yediği bitkinin bir örneğiyle ve/veya varsa bilgilerinin yazılı olduğu bir etiketle birlikte veterinerinize başvurun. Yediği zamanı ve gözlemlediğiniz etkileri kaydedin. Bazen yemeyle etkilerin görülmesi arasında günler olabilir.

Merak ettiğiniz bitkinin Latince ya da İngilizce adını bulup şu listelerde arayabilirsiniz.


Kaynak ve ileri okuma: 

KEDİMİN KİLOSU NORMAL Mİ? KEDİM OBEZ OLABİLİR Mİ? 

İnsanlarda olduğu gibi kedilerde de fazla kilo ve obezite birçok başka hastalığın ortaya çıkma ve ilerleme riskini arttıran, kedinin yaşam kalitesini düşüren tehlikeli bir durumdur. İdeal kilosundan en az %20 daha ağır olan kediler obez, %10 ilâ %19 daha ağır olan kediler ise fazla kiloludur.

Kedinizin ideal kilosunda olması hem sağlıklı ve doğru miktarda beslenmeye hem de yeterli düzeyde hareket etmesine bağlıdır. Kedinin hareketi açısından evin dış ortama göre sahip olduğu kısıtlayıcı faktörler ve buna ek olarak yüksek kalorili bol mamaya rahat erişim, evdeki kedileri obezite açısında çok riskli bir noktaya taşımaktadır. Hareket konusunda yapabileceğiniz en önemli şey kedinizi olta tipi oyuncaklarla her gün düzenli oynatmak (en az 2 kez 15'er dakika), evinizi kediniz için gezinmeye değer bir ortama dönüştürmek (farklı yerlere mama saklamak, puzzle besleyiciler koymak, sevdiği oyuncakları koymak vb.) ve mutlaka 3. boyutta hareketliliğini arttıracak zıplama-tırmanma imkânları sunmaktır. (Bu konularda sitemizde birçok bölüm ve bilgi bulunmaktadır. Yukarıdaki arama özelliğini kullanabilirsiniz.)

Gıda konusunda ise kedinizi yaşına, kilosuna, hareket miktarına, sağlık durumuna, kısırlaştırılmış olup olmamasına göre uygun şekilde beslemelisiniz. (Kısırlaştırılmış kedilerin metabolik hızları %20 azalır.) Uygun bir beslenmenin nasıl olacağını veterinerinizle görüşerek belirlemelisiniz. Ne kadar mama vermeniz gerektiğine dair kaba bir fikir için ambalajların arkasındaki miktar bilgilerini mutlaka okumalısınız ve özellikle kuru mamayı verirken mutfak tartısı kullanmalısınız. Tartı kullanmazsanız 25 gram vermeniz gereken bir öğünü rahatlıkla 30 gram olarak verebilirsiniz. Bu 5 gramlık farkı eliniz de gözünüz de fark etmeyebilir ama kedinize her gün gerekenden %20 daha fazla mama yedirmiş olursunuz. Peki ambalaj bilgisine neden hassas değil de kaba bir fikir edinmek için bakmalısınız? Bunun iki nedeni var. Kedilerin metabolik hızları da insanlar gibi faklılıklar gösterebilir. Bir kedi için uygun miktar bir diğeri için biraz fazla ya da az olabilir. Diğer neden, firmaların daha çok ürün satmak için bu miktarları şişirmiş olma ihtimalleridir. Ambalaj bilgisinde 60 gram öneriliyor ama siz 60 gram verdiğinizde kediniz şişmanlıyorsa sizin kediniz için doğru miktar bu değil demektir. Bunların dışında, kedinize günlük standart maması dışında verdiğiniz yiyecekleri standart mama porsiyonundan düşmelisiniz. Özellikle, eğitim ve oyun seanlarında kedinize düzenli ödül mamaları veriyorsanız bu konu çok daha önemli bir hal alır. 

Kediniz halihazırda fazla kilolu ya da obezse mutlaka veteriner danışmanlığında zayıflatma tedavisine başlamalı, kendi kafanıza göre bir zayıflama programı uygulamamalısınız. (Kedilerin hızlı kilo vermesi ölümcül olabilen bir karaciğer hastalığı olan hepatik lipidozu tetikleyebilmektedir.)

Peki kedinizin kilosunun ideal kilosu olup olmadığını nasıl anlarsınız? İnsanlar gibi kedilerin de belli bir yaşta ulaşacakları beden büyüklüğü değişkendir. Bu nedenle, "3 yaşındaki sağlıklı bir kedi 5 kg olmalıdır" gibi bir şey söylenemez ama kedinizin görünümü, kilosunun sağlıklı olup olmadığını net olarak gösterir. Kilosu ideal bir kedi üstten ve yandan aşağıdaki infografikte 5 numaradaki gibi görünür. Obez bir kedinin kaburgalarını hissetmek zordur çünkü kalın bir yağ tabakasıyla kaplanmışlardır. Kemikli tüm çıkıntılar orta ilâ kalın bir yağ tabakasıyla kaplanmıştır. Kedinin karnının altında sarkan ve yürürken sallanan bir deri parçası vardır ve kedinin beli yoktur. (Bazı kediler üstten 5 numaradaki gibi görünse de yandan 9 numaradaki gibi görünebilir, yani fazla kilolu olmamalarına rağmen karınlarının altından sarkan ve yürürken sallanan bir deri parçası bulunabilir. Bu durum kedinizin kilolu olduğunu göstermez. Bununla ilgili olarak bir sonraki soruya bakınız.)

Yararlanılan kaynak ve ileri okuma:

KEDİMİN KARNI SARKTI, BU NE DEMEK?

Kediniz ideal kilosunun üzerindeyse bu sarkma onun işaretlerinden biri olabilir. Yalnız bu sarkmayla beraber kedinizin üstten görünümünde de şişmanlığını ifade eden bir görünüm olmalıdır. (Önceki soruya bakınız.) 

Bazı durumlarda sağlıklı kilodaki kedilerde de bu sarkmış deri bulunabilir. (bkz. aşağıdaki resim) Bu tipteki kedilerin üst görünüşü yukarıdaki infografikteki 5 numaraya benzemektedir. İngilizcesi "primordial pouch" ("ilksel kese") olan bu karın derisi fazlalığı bazı kedilerde çok daha belirgindir ya da kısırlaştırma sonrasında belirginleşebilir. Hayvana hiçbir zararı yoktur; aksine, gerinme ve koşu sırasında esneklik sağladığı ve kavgalarda karnı koruduğu için faydalıdır. Evrimleşme sebebinin bunlar olduğu düşünülmektedir.

https://www.cat-world.com.au/wp-content/uploads/2018/09/primordial-pouch1.jpg

BİR KEDİNİN AKUT AĞRISI OLDUĞU NASIL ANLAŞILIR?

Kediler hem av hem de avcı oldukları için acı ve ağrı gibi doğada zayıflık göstergesi olabilecek ve çevredeki avcılara hedef olma ihtimallerini arttıracak durumlarını saklamak üzere evrimleşmişlerdir ve bunda da oldukça başarılı oldukları söylenebilir. Genel bir kural olarak, insanın acı ve ağrı deneyimlemesine neden olabilecek her şeyin kediler için de geçerli olduğunu düşünmelisiniz. Fark edilen ya da edilmeyen hastalıklar, geçirilen kazalar ya da tıbbi müdahaleler kediler için de ağrı sebepleridir. Kedinizin ağrı çektiğini fark edebilmeniz oldukça önemlidir. Bu sayede, duruma göre, ağrının sebebini bilmeseniz bile kedinizin gerekli tıbbi yardıma daha erken ulaşmasını sağlayabilirsiniz, evde kediniz için bazı düzenlemeler yaparak ağrı çektiği süreçte ona yardım edebilirsiniz ya da bir tıbbi müdahale sonrası kedinizin iyileşme sürecini daha iyi gözlemleyebilir, bakım verirken ve ilaç uygularken hassasiyetinizi daha iyi ayarlayabilir ve veterinerinize daha doğru geribildirimlerde bulunabilirsiniz.

Not: "Akut ağrı" ile bir anda ortaya çıkan, kısa sürmesi beklenen (saatler ya da günler) fakat yine de kedinizin ızdırap çekmesine sebep olan, esenliğini bozan ağrılar kastedilmektedir. Bu tip ağrılarla mücadele için doğrudan veteriner müdahalesi ya da veterinerinizin vereceği ilaçları evde kullanmanız gerekebilir. "Kronik ağrı" ile daha uzun bir sürece yayılan, diş hastalıklarının neden olduğu tipteki ağrılar ya da osteoartrit ağrısı gibi ağrılar kastedilmektedir. Bu cevapta bahsedilen akut ağrılardır.  

>>>

Büyük ihtimalle ağrı çeken sarman kedi.

>>>

Öncelikle, kedinizin standart davranış ve tercihlerindeki değişikliklere karşı alarmda olmalısınız. Normalde etkileşime istekli bir kedi, daha önce yakınlarında olmayı sevdiği insanlardan (ya da diğer petlerinizden) uzak duruyorsa, daha önce kendini okşatırken şimdi okşatmak istemiyorsa (uzaklaşarak ya da tepki miyavlamalarıyla), okşanırken bir anda agresif davranışlar gösteriyorsa, evde daha az geziniyorsa, iştahı azaldıysa bunların sebebi ağrı çekmesi olabilir. Kedinizin ağrı içinde olabileceğini gösteren diğer işaretler şunlardır:

Son maddeyle ilgili olarak Montreal Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nde yürütülen bir bilimsel araştırma sonucunda "Kedi Yüz Buruşturma Ölçeği" geliştirilmiştir. Yapılan birçok gözlem, ölçüm ve karşılaştırma sonucunda geliştirilen, kedilerin yüz ifadelerindeki ve baş pozisyonlarındaki bazı değişikliklere göre kedinin akut ağrı çekip çekmediğini ve çekiyorsa ne kadar olduğunu anlamaya yarayan bu ölçek, öncelikle sadece tıbbi ekipler için geliştirilmiş olsa da meslek profesyoneli olmayanların da kullanımlarındaki isabetli sonuçlar zamanla onaylandıkça kedilere bakım veren herkesin kullanabileceği bir eğitim dokümanına ve gerçek zamanlı ağrı ölçümü yapabilen bir mobil aplikasyona da dönüştürülmüştür. (Android - iOS) Projenin sitesine buradan ulaşabilirsiniz.

>>>

KEDİ YÜZ BURUŞTURMA ÖLÇEĞİ BİLGİ FORMU


Kaynaklar ve ileri okuma

KEDİME SÜT VEREBİLİR MİYİM?

Kedilerin büyük bölümü sütü sindiremez. Yavrulukta anne sütüyle beslenirken bunu sindirmek için gereken enzim (laktaz) sütten kesildikten sonra büyüdükçe azalır ve kedilerin büyük bir bölümü kısa zaman içinde sütü sindiremez hale gelir. Böyle kedilere süt verildiği takdirde birkaç saat içinde ishal ve mide rahatsızlıkları ortaya çıkar. Yanlışlıkla kedinize ya da bir kediye süt verdiyseniz, kediyi 8-12 saat gözlemleyip sıra dışı bir durum görürseniz veterinerle hızla iletişime geçmeniz gerekir çünkü birçok kedi böyle bir durumu desteksiz atlatamayabilir, özellikle de sağlığı bozuk bir sokak kedisiyse... 

Bununla birlikte, kediler için özel üretilmiş sütleri ya da laktozsuz sütleri kedilerinize verebilirsiniz. Bu şekilde kedinizin su alımını arttırmaya da destek olmuş olursunuz. (Özellikle kuru mama ile beslenen kediler için hayati derecede önemli bir konu...)

Herhangi bir nedenle anne sütüyle beslenemeyen bir yavru kediye süt vermeniz gerekirse özel olarak formüle edilmiş yavru kedi süt tozlarını kullanmanız gerekir. Bu ürünleri veterinerlerde, pet mağazalarında ve bazı marketlerde bulabilirsiniz.

Kaynak: https://pets.webmd.com/cats/guide/cats-and-dairy-get-the-facts#1

KEDİMİN YANINDA SİGARA İÇEBİLİR MİYİM?

Hayır. Sadece yanında değil o evde de içmemelisiniz. 

FIP HASTALIĞI NEDİR VE NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Bu konuda ilgili sayfamızdan bilgi alabilirsiniz.